Kabin havasındaki tehlike
Negatif iyonlara ihtiyaç duyulan diğer bir alanda kapalı ortamlardır. Bunlar arabalar uçaklar iş makinaları kule vinçleri tren ve benzeri toplu taım araçlarını kullanan vatmanlar,şöförler,pilotlar operatörler ve benzerleri için çok gerekli. Fakat bu vasıtalarla taşınan insanlarında soluduğu hava negatif iyonca fakir pozitif iyonca zengin kirli bir havadır. Havanın oksijence zengin olması değil elektrik enrji yükleri açısından dengeli ve negatif iyonca zengin kısma kaymış bir oranda olmalı. Bu sorunları yaşadığımız yerlerden biri uçaklardır. Fakat bunlardan çoğumuz haberdar değiliz ve iyileşmesi içinde çalışan çok az bir kesim var.Toplum bundan habersiz.Bu konuda bilgi verme zorundayım.
Kabin Havası Sendromu diye bir sorunumuz var.
Kabin havasındaki tehlike
Zaman zaman uçuş sırasında
yolcu kabini veya kokpitteki hava kalitesinin nefes almayı neredeyse imkansız
hale getirecek kadar kötüleşebildiği yıllardır biliniyor. Ancak bu problem
havayolu firmalarının imajını zedeleyeceği endişesiyle pek sık dile
getirilmiyor.
Yaklaşık elli yıldan bu yana yolcu uçaklarında kabin
ve kokpite “tekrar dolaşım sistemi” adı verilen bir sistemle temiz hava
sağlanıyor. Sistemin kullanım amacı motordan alınan besleme havasını azaltarak
yakıt tasarrufu sağlamak. Tekrar dolaşım sistemi kabinden aldığı havayı
iklimlendirme paketlerinden gelen taze havayla belirli oranda karıştırarak
dağıtım sistemine geri veriyor. Kabinden gelen hava, taze havayla
karıştırılmadan önce HEPA filtrelerden geçirilerek temizleniyor.
Bu aslında etkinliği ispatlanmış ve hesaplı bir sistem. Elbette uçakların
düzenli olarak bakım ve kontrollerinin yapıldığı, uçak motor ve sistemlerinde
herhangi bir yağ sızıntısı veya kaçak olmadığı takdirde. Aksi halde türbinden
sızıp buharlaşan motor yağının az miktarda da olsa havalandırma sistemine
karışması, kokpit ve kabinde hissedilir hale gelmesi mümkün.
DURUM BU KADAR CİDDİ Mİ?
Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı(EASA) eldeki güncel verilere bakıldığında
konuyla ilgili hukuki bir yaptırım gerekmediğini vurguluyor. Bağımsız Kabin
Görevlileri Organizasyonu’nun (UFO) bu konudaki görüşü ise çok farklı.
Organizasyon her ay kendilerine kalkış ve iniş sırasında kokudan şikâyetçi olan
meslektaşlarından yaklaşık 20 başvuru yapıldığını kaydediyor.
Organizasyonun temsilcilerinden Andreas Sitek "Çok şiddetli baş ağrısı,
solunum yollarında tahriş… Bazı meslektaşlarımız mide bulantısından şikâyet
ediyor. Bu gibi vakaların ardından uyku sorunlarından ve kas titremelerinden
şikâyetçi olan meslektaşlarımız da var" açıklamasını yapıyor.
Sitek, Alman havayolu firmalarından kirli kabin havası nedeniyle kendilerine
yaklaşık 30 uzun vadeli sağlık problemi bildirildiğini kaydediyor.
Kabin
havanız kaliteli olsun
Masmavi bir gökyüzünde pamuk
tarlasını andıran bulutların üzerinde binlerce metre yükseklikte seyahat
ediyorsunuz. Rahat koltuğunuza yaslanmış uçuşun keyfini çıkartıyorsunuz...
Dışarıdaki sıcaklığın ve basıncın ne kadar olduğunu biliyor
musunuz? Sıcaklık aslında soğukluk demek gerekiyor tam eksi 56 derece. Basınç
ise insan vücudunun yaşayamayacağı bir oranda. İşte kabindeki konforu size
havalandırma ve basınç sistemi sunuyor.
Günümüzde havayollarının çoğu yeni ve iyi uçaklarla uçuyor.
Kalite farklılıklarını sundukları iyi hizmet
belirliyor. Kabin havasının kalitesi de bu hizmetin önemli
göstergesi. Aşırı sıcak veya soğuk, kuru karbondioksit oranı yüksek bir hava
yolcuyu çileden çıkarıyor, uçuşunu işkence haline getiriyor. Bu durumda ne
servis kalitesinin ne de yemeklerin mükemmelliği yolcuyu ilgilendiriyor. Yolcu
kabinde öncelikle temiz ve kaliteli hava solumak istiyor.
HAVALANDIRMA SİSTEMİ
Kabindeki konforu sunan havalandırma sistemleri uçak motoru
yardımıyla çalışıyor. Motorlar tarafından emilen havanın önemli kısmı özel
yanma odalarında yakılarak motordan güç elde ediliyor. Diğer kısmı ise
havalandırma sistemine gidiyor. Uçaktaki klima sistemine gelen
hava kabin içine verilecek sıcaklığa göre ayarlanıyor. Ayrıca basınçlandırılıyor.
Basınçsız havanın solunması imkansız. Ancak kabin basıncı deniz
seviyesi ile aynı değil. Uçulan irtifaya bağlı olarak kabin içindeki
basınç 2 bin 600 metrelik yüksekliğe eşit. Yani nefes alırken kendinizi yüksek
rakımlı bir yerdeymiş gibi hissediyorsunuz.
Kabin basıncını deniz seviyesinde tutmak çok pahalı bir iş.
Bu nedenle uçak 10-13 bin metre yüksekte uçarken kabin basıncı 2 bin
600 metrede tutuluyor. Kabin basıncının sıfırlandığı tek uçak ise
sesten iki kat daha hızlı uçabilen Concorde.
Havanın normalleştirme işlemi tamamlandıktan sonra kabinin üst tarafında
bulunan başüstü bagaj bölümlerinin üzerinden temiz hava uçak içine yayılıyor.
Yolcunun hemen başının üzerinde lambaların yanında da havalandırma valfleri
var. Yolcu isterse bunları açıp kapatabiliyor. Daha fazla hava akışını
sağlayabiliyor. Ya da serinlemek için bir mini özel klima gibi bunu kullanıyor.
Genellikle bu valfler çevrilerek açılıp kısılabiliyor.
Yukardan verilen hava tüm kabini dolaştıktan sonra alt kısımdan tekrar içeri
alınıyor ve temizlenmek üzere havalandırma sistemine geri
gidiyor. Kabin içindeki havanın tümü temiz hava değil. Bu havanın bir
kısmını dışardan alınan, bir kısmını da içerde solunduktan sonra kirlenen ve
sistem tarafından tekrar temizlenen havadan oluşuyor.

Uçak tiplerine bağlı olarak havalandırma sistemlerinin
kontrolleri kokpitten veya kabinin ön kısmındaki panodan yapılıyor. Uçuşta
yolcular çok fazla su istiyorlarsa, kabin havasının sıcaklığını
değiştirmeleri için kabin memurları pilotları uyarıyor. Kokpit yani
pilotların bulundukları yer ise ısı açısından izole edilmiş bir alan. Bazen
stres veya kokpitteki aletlerle sürekli haşır neşir olmaları pilotların
sıcaklık veya soğukluğu yanlış algılamalarına da neden oluyor.
ÖZEL FİLTRELER
Gerek temiz hava, gerekse de yeniden temizlenen hava özel
filtrelerden süzülerek kabine veriliyor. Bu filtrelerin imalatı çok büyük
hassaslık gerektiriyor. Çünkü filtrelerin gözle görülmeyecek kadar küçük,
havada uçan zehirli parçacıklar ya da virüs gibi zararlıları yakalaması
gerekiyor. Filtrelerin içinde özel tasarlanmış yollar bulunuyor. Bilgisayarda
tasarlanan özel çıkıntılar ve eğimler verilen bu yollarda en küçük
parçacıkların bile yakalanmasına imkan veriliyor. Filtrelerin içi mikro cam
fiberinden imal ediliyor. Hava filtrelerinin belirli aralıklarla gözden
geçirilmesi gerekiyor. Çünkü filter içinde tutulan virüs ve zararlı maddeler
bir süre sonra havalandırma sistemini mikrop yuvası haline getirebiliyor.
Gerek uçaklarda gerekse de klima kullanan bina veya
otomobillerde havalandırmadan yayılan bir çok hastalık bulunuyor. Ancak ilginç
nokta var ki her ne kadar havalandırma sisteminin çalıştığı yerde sigara
içildiğinde bu filtrelere koku sinse de nikotinin zararlı virüsleri öldürmesi
gibi bir özelliği de bulunuyor.
Motordan alınan temiz havanın yanı sıra içerideki hava emilerek temizleniyor.
Özel filtrelerden geçirilen ve ısısı tekrar ayarlanan hava kabine veriliyor.
Çoğu zaman da gürültü bu konuda kopuyor. Bazen imalatçı şirketler kabinde
yeniden temizlenmiş hava oranının yükseltilerek uçuş maliyetlerinin
azaltılmasını istiyorlar. Yeniden temizlenmiş hava oranının yükseltilmesi demek
motordan daha az havanın gelmesi anlamına geliyor. Böylece motor yakıt
tasarrufu yapıyor. Ancak öneriye Uluslararası Kabin Memurları ve
Havayolu Pilotları Dernekleri karşı çıkıyor.
HAVANIN STANDARTI
Gerek Amerikalı gerekse de Avrupalı sivil havacılık otoriteleri
tarafından kabindeki temiz hava oranları belirlenmiş. Yolcu uçakları imal
edilip sertifike edilmeden önce bu oranlar üzerinde titizlikle duruluyor.
Avrupa Birleşik Havacılık Kuralları JAR'a göre uçakta dakikada yolcu başına 10
feet küp temiz hava gelmesi gerekiyor. Havacılıkta bu ölçüye 'cfm' adı
veriliyor. Uçağın uçuş yüksekliği arttıkça kabindeki temiz hava oranı da
artması gerekiyor. Ayrıca her uçak için metreküpe düşen virüs veya yabancı
madde oranları da sık sık ölçülüyor. Havacılık otoritelerinin bu konuda sıkı
kuralları var.
Örneğin bir A340 veya tek koridoru A320 uçaklarında metre küpe düşen virüs veya
zararlı adeti 28. Daha eski nesil olan A310 uçaklarında bu rakam 76. Ancak
Amerikan hastane standartlarına göre metre küpteki zararlı sayısı
ameliyathanede en az 50, acil bakım ünitelerinde en az 150 olmak zorunda. Yani
kabinler çoğu zaman hastanelerden bile daha sağlıklı.
TASARRUF İÇİN TEMİZ HAVA ÇALIYORLAR
Dev uçak üreticisi Boeing'in uçaklarda yakıt tasarrufu için
temiz hava oranını yarı yarıya azaltmak amacıyla çalışmalar yapması İngiliz
Havayolları Pilotlar Derneği'ni ayağa kaldırdı. Yolculara verilen temiz
havanın azaltılmamasını isteyen dernek, bunun çeşitli sağlık sorunlarına neden
olabileceğini açıkladı.
Amerikan Sivil Havacılık Otoritesi FAA ile görüşmeler yapan Boeing, 747 uçaklarında
yolcu başına düşen temiz hava oranını yarı yarıya azaltmayı planlıyor. Bu işlem
her yıl önemli miktarda yakıt tasarrufu sağlayacak.
Boeing yetkilileri, uçağın içine konulacak yeni havalandırma sistemi ile
havanın daha verimli temizlenebileceğini belirtiyor. Bir 747 uçuşunda pilotlar
havanın yarısını azaltıyorlar.
Normalde 1996'da kabul edilen FAA kurallarına göre dakikada yolcu başına düşen
temiz hava oranı 10 cfm. Boeing bu miktarı dakikada 5 cfm temiz havaya
indirmeyi planlıyor. Geri kalan 5 birim ise tekrar temizlenen havayla
karşılanacak.
Amerikan Havalandırma Mühendisleri Birliği de yolcu başına dakikada düşen hava
hacminin 15 cfm'ye çıkartılmasını istedi. Bunun en az 5 cfm'sinin dışarıdan
alınan temiz hava olması şart koşuldu.
HAVALANDIRMADAN DUMAN ÇIKIYOR
Bazen uçakta başüstü bagaj bölmelerinin üzerinde yer alan
havalandırma deliklerinden duman daha doğrusu su buharı çıktığını görürseniz
sakın endişelenmeyin. Bunun nedeni motordan gelen soğuk havanın kabindeki sıcak
havayla buluştuğu anda buhar oluşması. Kabin soğuyuncaya kadar bu
devam eder. Kabin soğuduktan sonra duman kesilir. Bu durum genellikle
eski nesil yolcu uçaklarında görülür. Yeni nesil uçaklarda ise havalandırma
sisteminde bunu önleyecek özel sistemler var.
SICAKLIK HATALARI ARTIRIYOR
Havayolu Pilotlar Derneği
(ALPA) tarafından yapılan araştırmalara göre artan sıcaklık pilotların daha
fazla hata yapmasına neden oluyor. İnsandaki deri ısısı 2 derece arttığında
vücut ısısı 1 derece yükseliyor. Hata oranı ise yüzde 3 artıyor. Deri ısısı 6
derece yükseldiğinde vücut ısısı 1.2 derece artıyor. Hata oranı ise yüzde 25'e
çıkıyor. Konforun lüks olmadığını belirten dernek, yüksek tempoda ve çok dikkat
gerektiren bir iş olan pilotlukta havalandırma sistemlerinin önemine dikkat
çekiyor.