Miracle of Negative Ion
Negatif
İyon Mucizesi
Negatif iyon
nedir?
Negatif iyon
havadaki oksijen molekülünün elektron almış halidir.
Negatif iyonlar rüzgâr, güneş ışını, dalga, şelale ve sağanak yağış tarafından doğal olarak yaratılırlar. Deniz kıyısında ya da dağ tepesinin yüksek yerlerinde fırtınadan sonraki ferah, dinlendirici hava eksi iyonların aşırı yoğunlaşmasıyla oluşur. Bilim adamları eksi iyonların havadaki bileşiminin genellikle 1000/1500 cm3 arasında olması gerektiğini bulmuşlardır.
Negatif iyonlar rüzgâr, güneş ışını, dalga, şelale ve sağanak yağış tarafından doğal olarak yaratılırlar. Deniz kıyısında ya da dağ tepesinin yüksek yerlerinde fırtınadan sonraki ferah, dinlendirici hava eksi iyonların aşırı yoğunlaşmasıyla oluşur. Bilim adamları eksi iyonların havadaki bileşiminin genellikle 1000/1500 cm3 arasında olması gerektiğini bulmuşlardır.
Pozitif İyon
ve zararları;
Havadaki
pozitif iyon demek elektronlarını hava kirliliğinden dolayı kaybetmiş bir
oksijen molekülü demektir. İçerisinde birkaç insanın bulunduğu kapalı bir odada
eksi iyonların sayısı 200/cm3 azalmaktadır. Büyük şehirlerde bu oran özellikle
işe geliş gidiş saatlerinde 100/cm3′ten daha aşağılara inmektedir.
pozitif
iyonlar, sigara, zararlı gazlar, iletişim ağı, elektrik iletim hatları, uydu,
televizyon, bilgisayar, cep telefonu, klimalar, fan, gibi daha birçok örnek
verebileceğimiz teknolojik yaşamın vazgeçilemezleri tarafından üretilir. Bu
üretilen artı iyonlar akciğerlerimizin derinliklerine girerek yorgunluk ve
zayıflık hissi başta olmak üzere bağışıklık sistemimizi zayıflatır,
konsantrasyon kaybına neden olur, endişe, migren, uykusuzluk ve psikolojik
rahatsızlıklara sebep olur
Negatif
İyonun Sayılmakla Bitmeyen Yararları:
En eski
çağlardan beri doğa uygarlıklarında bir inanç vardır.
insan sağlığının üç temelinden biri nefes almakla ilgilidir.
O eski çağlarda soluğumuz hava ” hayatın kaynağı” olarak adlandırılmıştır.
insan sağlığının üç temelinden biri nefes almakla ilgilidir.
O eski çağlarda soluğumuz hava ” hayatın kaynağı” olarak adlandırılmıştır.
Örneğin;
ormanlık bölgelerde, dağlık alanlarda, şelale yakınlarında ve deniz
kıyıları gibi yerlerde insanlar kendini çok iyi hisseder. Oralarda hava çok
temizdir. Hafif nefes alınır, yorgunluk çabuk atılır, derin ve rahat uyunur.
Büyük şehirlerde yaşamaya zorlanan bizler, hava kirliliğinin sağlımızı ne kadar
kötü etkilediğinin farkında değiliz.
Nitekim
1930’lu yıllarda ünlü kas biyofizikçisi Aleksandır Çijevski sağlıklı havanın en
önemli temel öğesinin ekolojik temizliğinde değil, eksi elektronlarla
zengin/yüklü olması, varsayımı üzerine savunduğu teoriyi desteklemek üzere bir
deney yapmıştır:
iki farklı
odada deney hayvanlarını kapatarak, onlara yiyecek, su, temiz hava ve ısı gibi
mükemmel yaşam koşullarını sağlamıştır. Birinci odada hava özel vanadan
geçerek kimyasal içeriğini değiştirmeden, sadece elektrik yükünü
sıfırlamaktadır. Birkaç gün sonra birinci odadaki hayvanlar keyifsiz, iştahsız,
yaşam isteğini yitirmiş ve hayat göstergeleri düşerek 20–30 gün içinde
ölmüşlerdir.
Diğer yandan
ikinci odada aynı şartlarda, eksi elektrik yükü bol olan havayı soluyan
hayvanlar, sadece hayatta kalmamış, aynı zamanda tüm biyolojik ve fizyolojik
fonksiyonları da artmıştır.
Böylece
A.Çijevski havadaki eksi iyon yetersizliğinin çok sayıda hastalıkların temel
nedeni olduğunu ispatlamıştır. 70’li yıllarda bilim dünyası gereken dikkati A.
Çijevski’nin teorisine yönelterek, NASA laboratuarları başta olmak üzere bu
deneyler defalarca başarıyla tekrarlanmış ve A.Çijevski’nin teorisi kabul
edilmiştir.
Negatif hava
iyonları (aeroiyonlar) temiz ve sağlıklı havanın doğal parçasıdır. Normal
şartlarda bir santimetre küpte 2000 civarında olan eksi iyon, ormanlık
bölgelerde, deniz kıyılarında, büyük şelalelerde bir santimetre küpte 40-50
bindir.
Şehirleşme
sonucu olarak, teknoloji ve endüstrinin gelişmesi ile şehirlerde santimetre
küpte eksi iyonların sayısı 100- 200 adete kadar, kapalı ortamlarda 50’nin
altında düşmekte, bilgisayar ve televizyon önünde ise sıfırlanmaktadır. Bu da
kapalı ortamlarda ne yazık ki insanların ‘’ölü hava’’ soludukları anlamına
gelmektedir.
Milyonlarca
yıldır canlılar açık alanlarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Son birkaç bin
yıldan beri insanlar barınmak için evler yapıyor ve sadece birkaç nesilden beri
sentetik malzemeler kullanmaktadırlar. Aşağı yukarı tüm inşaat malzemeleri ve
günlük hayatın gerektirdiği araç ve gereçler zararlı yaşam koşullarını
oluşturmaktadır. (Beton, fayans, sentetik yer ve koltuk döşemeleri, deterjan)
Hayatın % 90
kapalı ve 4–6 kez daha kirli, ortalama 8- 10 kez daha toksin olan mekânlarda
yaşamının sonucu olarak, merkezi sinir, kalp-damar, solunum yolları
sistemlerinin zayıflaması ve bağışıklığının azalması kronik hastalıklara
sebebiyet vermektedir.Artık gelişen teknoloji ile birlikte evler ve binalarda
kullanılan yalıtım malzemelerinin evlerin duvarlarının nefes almasını önlüyor.
Yalıtım enerji kaybını önlerken dış ortamdan tamamen izole içortamlar
oluşturuyor. Eskilerin ağaç kerpiç taş toprak briket ve benzeri malzemeleri
yerlerini hava su sıcaklı geçirmeyen metaryellerle değiştirdi. Sonuç olarak
nefes alamayan binalar ve yaşam alanları oluştu.Uluslar arası çalışmalarda bina
ve kapalı alandaki bu iyon eksikliği ve toksit madde yayılımının zararları ile
ilgili sorun "Sick Building
Syndrome (SBS)" olarak adlandırılıyor. Hasta bina sendromu diye dilimize
geçmiştir.
Şehirlerde yaşayan insanların neredeyse tümü eksi iyonların eksikliği sebebi ile kronik yorgunluk, sık tekrarlanan baş ağrıları ve uykusuzluktan şikâyetçilerdir. Her kapalı ortam A.Çijevski’nin deneyinde kullanılan ‘’odalar’’ olarak düşünülebilir. Havanın temiz olmasına rağmen,doğal eksi iyonlardan mahrumdur.
Şehirlerde yaşayan insanların neredeyse tümü eksi iyonların eksikliği sebebi ile kronik yorgunluk, sık tekrarlanan baş ağrıları ve uykusuzluktan şikâyetçilerdir. Her kapalı ortam A.Çijevski’nin deneyinde kullanılan ‘’odalar’’ olarak düşünülebilir. Havanın temiz olmasına rağmen,doğal eksi iyonlardan mahrumdur.
Ayrıca yaşantımızın ev ve iş yerinden sonra bu iki
mekana ulaşmak için kullandığımız araçlar ve toplu taşıma sistemlerindeki
kapalı ortam havası da bizi son derece rahatsız etmekte.Kapalı ortamdaki pozitif
iyon fazlalığı faydalı olan negatif iyon eksikliğinden kaynaklanan bir çok
olumsuzluğu yaşıyoruz.Bu kapsamda arabaların otomobillerin çok küçük olan iç
hacmindeki pozitif iyon sayısı ise her zaman negatif iyondan fazladır. Aracın
iç döşemelerinde ve çeşitli kimyasal bileşenlerinden yayılan uçucu gazlarda
araç içini ekstradan kirleten etkenlerdir.Araçlardaki iyon insan sağlığı için
gerekli olan santimetre küpte 1000-1500 iyonun çok çok altındadır. Yaklaşık
olarak 50 iyon kadar bu ise sürücünün performansını psikolojisini olduğundan da
aşağıda hissetmesi ve yaşamasına
sebebiyet vermektedir. Bu sebepten dolayı yapılan araştırmalar sonucu bazı
ülkelerde kritik ve yoğun çalışılan alanlarda iyonizerler zorunlu olmuştur. Toyota
Ar-Ge merkezlerinde yapılan çalışmalarda bunun yararları ile ilgili sonuçlar
alınmıştır.
Şansımıza bu
sağlıksız ortamdan bir çıkış yolu mevcuttur. Bu çıkış yolu herkes için
kolaylıkla elde edilebilir. Ev ve iş ortamlarında yeterli miktarda eksi
iyonların sağlanması, soluduğumuz havanın kalitesini yükseltmekle birlikte,
insan sağlığının tüm parametrelerini normal seviyeye de getirmektedir.
İyonizer ile
bulunduğumuz ortama yapacağınız eksi iyon takviyesi ile bağışıklık sistemini
aktive ediyorsunuz, solunum sisteminin ve kan basıncının normalizasiyonunu
sağlıyorsunuz. Ayrıca ülser astım ve gastriti önlüyor, anti stres, anti mikrop
ve anti virüs etkilerinden yararlanıyorsunuz.
Negatif iyonlarla zenginleştirilmiş ortam, yorgunluğun
azalması ve tamamen giderilmesini sağlar, sinir hücrelerinin canlılığını
artırır, kan dolaşım sistemindeki pıhtıların oluşmasını engeller, elektrolit
seviyesini yükseltir, kan şekeri seviyesini düşürür ve stresin etkilerini
azaltır. Yeterli hava iyon sayısı kalp atışları ve nefes alış ritmi ile
birlikte beyin dalgalarını pozitif yönde etkilemektedir.
İyonizer tuz
lambaları olumlu katkılarına bağlı olarak, kandaki kalsiyum ve fosforun
sürekliliğini sağlamaktadır. Ayrıca kandaki akyuvar hareketini stimule
eder, hemoglobin ve kolesterol seviyesini sabitleştirir, akciğer ve
solunum yollarını temizler iştah ve uyku düzenini sağlar.
Kandaki enzimlerin sürekliliğini temin eder, kandaki mikro sirkülâsyonu düzeltir, eklemdeki sertlilikleri giderir, Alveol zarını korur, akciğer kapasitesini yükseltir, enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırır, mide salgısını normalize eder, östrojen hormonunu yükseltir.
Beyin
hücrelerini eksi iyonlara karşı çok hassas oldukları düşünülmektedir. Bu da
sinir sisteminin çalışmasını etkilemektedir. Deney sonuçları gösteriyor ki:
aeroiyonlardan dolayı hafıza güçleniyor ve tazeleniyor.
Ayrıca
yapılan birçok araştırmalara göre, çocuklardaki davranışlar büyük ölçüde
havadaki eksi iyonlara bağlıdır. Diğer sonuçları gösteriyor ki eksi iyonlar güç
ve dayanıklılık gibi unsurlara da katkıda bulunmaktadır. Örn. Soğukluğa
dayanıklılık, cildin ısıya karşı olan hassasiyeti azaltmak v.b.
Çok net
şekilde eksi iyonların böbrek üstü salgı bezleri ve hipofiz ile bağlantısında
pozitif etki sağladığı bilinmektedir. Eksi iyonların vücudumuzdaki lipitlerin
oksijenlenmesinde rol oynaması, bunun sonucu olarak da hücre zarının durumunu
olumlu olarak etkilediği kanıtlanmıştır. Vücudumuzun iyonize ışınlarına ve
toksin maddelere direncini artırır.
İyonizer tuz lambalarının kullanılması sırasında eksi iyonların vücut metabolizmasının düzenlenmesinde aktif rol oynadıkları saptanmıştır. Böylece rahat ve kolay erişilebilen terapi ve tedavi amaçlı, veya elverişli olmayan koşullarda önleyici olarak kullanılmaktadır.
İyonizer tuz lambalarının kullanılması sırasında eksi iyonların vücut metabolizmasının düzenlenmesinde aktif rol oynadıkları saptanmıştır. Böylece rahat ve kolay erişilebilen terapi ve tedavi amaçlı, veya elverişli olmayan koşullarda önleyici olarak kullanılmaktadır.
İnsan
gıdalarla her gün vücuduna çeşitli organik maddeler almaktadır.
Biyokimya anlamında doğal radyasyon seviyesi ve havanın kimyasal kirliliği yanı sıra, suda ve besinlerde bazı moleküller pozitif serbest radikallere dönüşür.
Pozitif radikaller çok dayanıklı olup varlıklarını aylarca sürdürmektedirler. Bu elektrik potansiyel dönüşümü ile hücre zarının geçiş kapasitesi azalmakta ve toksin maddelerin atılması zorlaşmaktadır.
Bu da hücreyi yapısal değişikliklere maruz bırakacak şekilde, hücrenin çalışmasını zorlaştırmaktadır. Hücre zarları zamanla normal potansiyelini tamamlar ve hücre için gerekli maddelerin alış verişini kolaylaştırırlar. Bu da söz konusu organ ya da sistem tedavisini gerçekleştirmektedir.
Sağlıklı
insanda alyuvar kan hücreleri elektrik yüklüdür. Mikroskobik eksi yükler
alyuvarların birbirleri ile daha sık çarpışmalarına neden olmaktadır. Bunun
sonucu kan pıhtılarının oluşması engellenmektedir. Alyuvarlar elektrik yükünü
kaybettikleri zaman kanın hareketliliği değişmekte, bunun sonucunda kan basıncı
da etkilenmektedir.
Eksi
iyonlarla zenginleştirilmiş hava soluduğunda kısa zaman içinde alyuvarlar
normal hale gelmektedir. Böylece kanın hareketliliği optimize olmakta ve kan
basıncı normale dönmektedir. Sonuç olarak kalbin çalışması da kolaylaşmaktadır.
Eksi yüklü iyonlar hücrenin enerji kaynağını (mitokondrileri) olumlu
etkilemektedir.
A.Çijevski’nin
çalışmaları da dâhil olmak üzere yapılan son araştırmalar göstermiştir ki,
devamlı eksi iyonlarla zenginleştirilmiş ortamlarda yaşamak insanların hayatını
% 40–45 oranında fiziksel ve ruhsal anlamda uzatmaktadır.
Eksi iyonlar kan dolaşım sisteminde pıhtı ve birikimlerin oluşmasını engelleyerek, beyin ve kalp riskini azaltmaktadır.
Negatif iyon
yoğunluğuna bağlı olarak 15-20 dakikada kandaki hemoglobinlerin rulo hali
dediğimiz bu durumdan yandaki serbestçe dolaştıkları hale gelişini görüyoruz.Önce
biribirine yapışmış küreler halinde birikip pıhtılar oluşturmuşken daha sonra
son derece akışkan ve birbirinde ayrılmış oksijen taşıma kapasitesi artmış
hemoglobinleri görüyoruz .
Sağladığı olumlu etkilerin yanı sıra bu negatif iyonlar havadaki mikropları alerjik maddeleri, toz, kir ve sigara dumanını da yok etmektedir.
Negatif
İyonların bulunduğu ortamlarda mevcut kirlilik 4–5 kat azalmaktadır. Örn. Grip
hastası olan bir oda da hastayla temasa geçmek tamamıyla tehlikesizdir. Ayrıca
havadaki toksin maddeleri yok etme özelliği ile hastanın çabuk iyileşmesine
olumlu katkıda bulunmaktadır. Böyle bir ortamda havadaki mikro organizmalar
10–25 kat, bilinen ev tozu ise 4–10 kat azalmaktadır.
Negatif
iyonlar ‘’ekran hastalığını’’ önlemek için kullanılmaktadır. Bilindiği üzere
bilgisayar ve televizyon çalışırken, ekranların etrafında artı yük potansiyeli
oluşmakta ve havadaki eksi yüklü iyonları yok etmektedir. Bunun sonucunda
‘’ekran hastalığı’’ dediğimiz hastalık belirtileri olan sinirlilik, baş ağrısı,
yorgunluk, gözlerde ağrı ve yanma, vücut ısısının yükselmesini gözlemliyoruz.
İnsanı mutsuz
eden bir çok hastalığın nedenini, bundan yıllar önce ünlü fizik uzmanı
Prof. Dr. Jacques Breton şöyle
açıklamıştı:
Negatif iyonların yeterli miktarda şehir içinde bulunmaması…
Negatif iyonların yeterli miktarda şehir içinde bulunmaması…
Alerji
problemleri, nefes darlığı, dermatolojik hastalıklar, mikrobik enfeksiyonlar,
uykusuzluk, zihinsel yorgunluk, stres, depresyon, kas yorgunluğu, yaşlanma…
Şehir ortamında ‘hapsedilmiş’ tüm insanların yakın ya da uzak ama tanıdık
sıkıntıları. İnsanı mutsuz eden bu hastalıkların nedenini ise, bundan yıllar
önce ünlü fizik uzmanı Prof.Dr. Jacques Breton, annesinin astım hastalığına
çözüm ararken buldu.
Havadaki
pozitif iyonların, negatif etkileri tüm dertlerin temelini oluşturuyordu.
‘‘Pozitif iyonların negatif etkilerini yaratan başlıca nedenleri ise Breton
şöyle sıralamıştı:
Kapalı ve
klimalı ortamlar, uzun süre şehir içinde araba kullanmak, sentetik koltuk
döşemeleri, elektromanyetik aletler, dev ekran televizyon, video, telefon
santrali, fax, fotokopi makineleri ve aşırı toz.
Teknoloji çağında, sağlıklı yaşamak adına bu aletlerden vazgeçilemeyeceğine göre geriye bir tek yol kalıyor: ‘‘Havadaki pozitif iyonları yok edecek, parçalayacak negatif iyonları üretmek”
Teknoloji çağında, sağlıklı yaşamak adına bu aletlerden vazgeçilemeyeceğine göre geriye bir tek yol kalıyor: ‘‘Havadaki pozitif iyonları yok edecek, parçalayacak negatif iyonları üretmek”
Araştırmalar
bu iyonların su bazlı olduğunu ve daha çok şelalelerin etrafında ya da çok
derin denizlerde ortaya çıktığını ortaya koydu. Breton ise çok geçmeden Bircard
Kanunu olarak bilinen ‘‘İçeriğinde sürekli olarak, yeterli sayıda küçük negatif
iyon bulunan hava, mikro-kirlilik oranı çok düşük ya da hiç olmayan ve de hep
öyle kalacak bir havadır’’ ifadesini kanıtladı. Çalışmaları sonuç veren Breton,
annesini astımın pençesinden kurtaramadı ancak insan sağlığında devrim
yapabilecek buluşlara imza attı.Yaşlanmayı da önleyen ancak strese birebir
çözüm olarak sunulan negatif iyonların gücünü keşfeden bilim adamları ise
peşpeşe deneyler yapıyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder