Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Mayıs 2015 Cuma

Miracle of Negative Ion. Negatif İyon Mucizesi




                   Miracle of Negative Ion
                Negatif İyon Mucizesi


Negatif iyon nedir?  
Negatif iyon havadaki oksijen molekülünün elektron almış halidir.
Negatif iyonlar rüzgâr, güneş ışını, dalga, şelale ve sağanak yağış tarafından doğal olarak yaratılırlar. Deniz kıyısında ya da dağ tepesinin yüksek yerlerinde fırtınadan sonraki ferah, dinlendirici hava eksi iyonların aşırı yoğunlaşmasıyla oluşur. Bilim adamları eksi iyonların havadaki bileşiminin genellikle 1000/1500 cm3 arasında olması gerektiğini bulmuşlardır.
 

Pozitif İyon ve zararları;
Havadaki pozitif iyon demek elektronlarını hava kirliliğinden dolayı kaybetmiş bir oksijen molekülü demektir. İçerisinde birkaç insanın bulunduğu kapalı bir odada eksi iyonların sayısı 200/cm3 azalmaktadır. Büyük şehirlerde bu oran özellikle işe geliş gidiş saatlerinde 100/cm3′ten daha aşağılara inmektedir.

pozitif iyonlar, sigara, zararlı gazlar, iletişim ağı, elektrik iletim hatları, uydu, televizyon, bilgisayar, cep telefonu, klimalar, fan, gibi daha birçok örnek verebileceğimiz teknolojik yaşamın vazgeçilemezleri tarafından üretilir. Bu üretilen artı iyonlar akciğerlerimizin derinliklerine girerek yorgunluk ve zayıflık hissi başta olmak üzere bağışıklık sistemimizi zayıflatır, konsantrasyon kaybına neden olur, endişe, migren, uykusuzluk ve psikolojik rahatsızlıklara sebep olur

Negatif İyonun Sayılmakla Bitmeyen Yararları:
En eski çağlardan beri doğa uygarlıklarında bir inanç vardır.
insan sağlığının üç temelinden biri nefes almakla ilgilidir.
O eski çağlarda soluğumuz hava ”
hayatın kaynağı” olarak adlandırılmıştır.
Örneğin; ormanlık bölgelerde, dağlık alanlarda, şelale yakınlarında ve deniz kıyıları gibi yerlerde insanlar kendini çok iyi hisseder. Oralarda hava çok temizdir. Hafif nefes alınır, yorgunluk çabuk atılır, derin ve rahat uyunur. Büyük şehirlerde yaşamaya zorlanan bizler, hava kirliliğinin sağlımızı ne kadar kötü etkilediğinin farkında değiliz.

Nitekim 1930’lu yıllarda ünlü kas biyofizikçisi Aleksandır Çijevski sağlıklı havanın en önemli temel öğesinin ekolojik temizliğinde değil, eksi elektronlarla zengin/yüklü olması, varsayımı üzerine savunduğu teoriyi desteklemek üzere bir deney yapmıştır:

iki farklı odada deney hayvanlarını kapatarak, onlara yiyecek, su, temiz hava ve ısı gibi mükemmel yaşam koşullarını sağlamıştır.  Birinci odada hava özel vanadan geçerek kimyasal içeriğini değiştirmeden, sadece elektrik yükünü sıfırlamaktadır. Birkaç gün sonra birinci odadaki hayvanlar keyifsiz, iştahsız, yaşam isteğini yitirmiş ve hayat göstergeleri düşerek 20–30 gün içinde ölmüşlerdir.
Diğer yandan ikinci odada aynı şartlarda, eksi elektrik yükü bol olan havayı soluyan hayvanlar, sadece hayatta kalmamış, aynı zamanda tüm biyolojik ve fizyolojik fonksiyonları da artmıştır.
Böylece A.Çijevski havadaki eksi iyon yetersizliğinin çok sayıda hastalıkların temel nedeni olduğunu ispatlamıştır. 70’li yıllarda bilim dünyası gereken dikkati A. Çijevski’nin teorisine yönelterek, NASA laboratuarları başta olmak üzere bu deneyler defalarca başarıyla tekrarlanmış ve A.Çijevski’nin teorisi kabul edilmiştir.

Negatif hava iyonları (aeroiyonlar) temiz ve sağlıklı havanın doğal parçasıdır. Normal şartlarda bir santimetre küpte 2000 civarında olan eksi iyon, ormanlık bölgelerde, deniz kıyılarında, büyük şelalelerde bir santimetre küpte 40-50 bindir.
Şehirleşme sonucu olarak, teknoloji ve endüstrinin gelişmesi ile şehirlerde santimetre küpte eksi iyonların sayısı 100- 200 adete kadar, kapalı ortamlarda 50’nin altında düşmekte, bilgisayar ve televizyon önünde ise sıfırlanmaktadır. Bu da kapalı ortamlarda ne yazık ki insanların ‘’ölü hava’’ soludukları anlamına gelmektedir.

Milyonlarca yıldır canlılar açık alanlarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Son birkaç bin yıldan beri insanlar barınmak için evler yapıyor ve sadece birkaç nesilden beri sentetik malzemeler kullanmaktadırlar. Aşağı yukarı tüm inşaat malzemeleri ve günlük hayatın gerektirdiği araç ve gereçler  zararlı yaşam koşullarını oluşturmaktadır. (Beton, fayans, sentetik yer ve koltuk döşemeleri, deterjan)
Hayatın % 90 kapalı ve 4–6 kez daha kirli, ortalama 8- 10 kez daha toksin olan mekânlarda yaşamının sonucu olarak, merkezi sinir, kalp-damar, solunum yolları sistemlerinin zayıflaması ve bağışıklığının azalması kronik hastalıklara sebebiyet vermektedir.Artık gelişen teknoloji ile birlikte evler ve binalarda kullanılan yalıtım malzemelerinin evlerin duvarlarının nefes almasını önlüyor. Yalıtım enerji kaybını önlerken dış ortamdan tamamen izole içortamlar oluşturuyor. Eskilerin ağaç kerpiç taş toprak briket ve benzeri malzemeleri yerlerini hava su sıcaklı geçirmeyen metaryellerle değiştirdi. Sonuç olarak nefes alamayan binalar ve yaşam alanları oluştu.Uluslar arası çalışmalarda bina ve kapalı alandaki bu iyon eksikliği ve toksit madde yayılımının zararları ile ilgili sorun "Sick Building Syndrome (SBS)" olarak adlandırılıyor. Hasta bina sendromu diye dilimize geçmiştir.
Şehirlerde yaşayan insanların neredeyse tümü eksi iyonların eksikliği sebebi ile kronik yorgunluk, sık tekrarlanan baş ağrıları ve uykusuzluktan şikâyetçilerdir. Her kapalı ortam A.Çijevski’nin deneyinde kullanılan ‘’odalar’’ olarak düşünülebilir. Havanın temiz olmasına rağmen,doğal eksi iyonlardan mahrumdur.

Ayrıca yaşantımızın ev ve iş yerinden sonra bu iki mekana ulaşmak için kullandığımız araçlar ve toplu taşıma sistemlerindeki kapalı ortam havası da bizi son derece rahatsız etmekte.Kapalı ortamdaki pozitif iyon fazlalığı faydalı olan negatif iyon eksikliğinden kaynaklanan bir çok olumsuzluğu yaşıyoruz.Bu kapsamda arabaların otomobillerin çok küçük olan iç hacmindeki pozitif iyon sayısı ise her zaman negatif iyondan fazladır. Aracın iç döşemelerinde ve çeşitli kimyasal bileşenlerinden yayılan uçucu gazlarda araç içini ekstradan kirleten etkenlerdir.Araçlardaki iyon insan sağlığı için gerekli olan santimetre küpte 1000-1500 iyonun çok çok altındadır. Yaklaşık olarak 50 iyon kadar bu ise sürücünün performansını psikolojisini olduğundan da aşağıda hissetmesi  ve yaşamasına sebebiyet vermektedir. Bu sebepten dolayı yapılan araştırmalar sonucu bazı ülkelerde kritik ve yoğun çalışılan alanlarda iyonizerler zorunlu olmuştur. Toyota Ar-Ge merkezlerinde yapılan çalışmalarda bunun yararları ile ilgili sonuçlar alınmıştır.

Şansımıza bu sağlıksız ortamdan bir çıkış yolu mevcuttur. Bu çıkış yolu herkes  için kolaylıkla elde edilebilir. Ev ve iş ortamlarında yeterli miktarda eksi iyonların sağlanması, soluduğumuz havanın kalitesini yükseltmekle birlikte, insan sağlığının tüm parametrelerini normal seviyeye de getirmektedir.

İyonizer ile bulunduğumuz ortama yapacağınız eksi iyon takviyesi ile bağışıklık sistemini aktive ediyorsunuz, solunum sisteminin ve kan basıncının normalizasiyonunu sağlıyorsunuz. Ayrıca ülser astım ve gastriti önlüyor, anti stres, anti mikrop ve anti virüs etkilerinden yararlanıyorsunuz.

Negatif  iyonlarla zenginleştirilmiş ortam, yorgunluğun azalması ve tamamen giderilmesini sağlar, sinir hücrelerinin canlılığını artırır, kan dolaşım sistemindeki pıhtıların oluşmasını engeller, elektrolit seviyesini yükseltir, kan şekeri seviyesini düşürür ve stresin etkilerini azaltır. Yeterli hava iyon sayısı kalp atışları ve nefes alış ritmi ile birlikte beyin dalgalarını pozitif yönde etkilemektedir.


İyonizer tuz lambaları olumlu katkılarına bağlı olarak, kandaki kalsiyum ve fosforun sürekliliğini sağlamaktadır. Ayrıca kandaki akyuvar hareketini stimule eder,  hemoglobin ve kolesterol seviyesini sabitleştirir, akciğer ve solunum yollarını temizler iştah ve uyku düzenini sağlar.

Kandaki enzimlerin sürekliliğini temin eder, kandaki mikro sirkülâsyonu düzeltir, eklemdeki sertlilikleri giderir, Alveol zarını korur, akciğer kapasitesini yükseltir, enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırır, mide salgısını normalize eder, östrojen hormonunu yükseltir.

Beyin hücrelerini eksi iyonlara karşı çok hassas oldukları düşünülmektedir. Bu da sinir sisteminin çalışmasını etkilemektedir. Deney sonuçları gösteriyor ki: aeroiyonlardan dolayı hafıza güçleniyor ve tazeleniyor.
Ayrıca yapılan birçok araştırmalara göre, çocuklardaki davranışlar büyük ölçüde havadaki eksi iyonlara bağlıdır. Diğer sonuçları gösteriyor ki eksi iyonlar güç ve dayanıklılık gibi unsurlara da katkıda bulunmaktadır. Örn. Soğukluğa dayanıklılık, cildin ısıya karşı olan hassasiyeti azaltmak v.b.

Çok net şekilde eksi iyonların böbrek üstü salgı bezleri ve hipofiz ile bağlantısında pozitif etki sağladığı bilinmektedir. Eksi iyonların vücudumuzdaki lipitlerin oksijenlenmesinde rol oynaması, bunun sonucu olarak da hücre zarının durumunu olumlu olarak etkilediği kanıtlanmıştır. Vücudumuzun iyonize ışınlarına ve toksin maddelere direncini artırır.
İyonizer tuz lambalarının kullanılması sırasında eksi iyonların vücut metabolizmasının düzenlenmesinde aktif rol oynadıkları saptanmıştır. Böylece rahat ve kolay erişilebilen terapi ve tedavi amaçlı, veya elverişli olmayan koşullarda önleyici olarak kullanılmaktadır.
İnsan gıdalarla her gün vücuduna çeşitli organik maddeler almaktadır.

Biyokimya anlamında doğal radyasyon seviyesi ve havanın kimyasal kirliliği yanı sıra, suda ve besinlerde bazı moleküller pozitif serbest radikallere dönüşür.
Pozitif radikaller çok dayanıklı olup varlıklarını aylarca sürdürmektedirler. Bu elektrik potansiyel dönüşümü ile hücre zarının geçiş kapasitesi azalmakta ve toksin maddelerin atılması zorlaşmaktadır.
Bu da hücreyi yapısal değişikliklere maruz bırakacak şekilde, hücrenin çalışmasını zorlaştırmaktadır. Hücre zarları zamanla normal potansiyelini tamamlar ve hücre için gerekli maddelerin alış verişini kolaylaştırırlar. Bu da söz konusu organ ya da sistem tedavisini gerçekleştirmektedir.


Sağlıklı insanda alyuvar kan hücreleri elektrik yüklüdür. Mikroskobik eksi yükler alyuvarların birbirleri ile daha sık çarpışmalarına neden olmaktadır. Bunun sonucu kan pıhtılarının oluşması engellenmektedir. Alyuvarlar elektrik yükünü kaybettikleri zaman kanın hareketliliği değişmekte, bunun sonucunda kan basıncı da etkilenmektedir.
Eksi iyonlarla zenginleştirilmiş hava soluduğunda kısa zaman içinde alyuvarlar normal hale gelmektedir. Böylece kanın hareketliliği optimize olmakta ve kan basıncı normale dönmektedir. Sonuç olarak kalbin çalışması da kolaylaşmaktadır. Eksi yüklü iyonlar hücrenin enerji kaynağını (mitokondrileri) olumlu etkilemektedir.

A.Çijevski’nin çalışmaları da dâhil olmak üzere yapılan son araştırmalar göstermiştir ki, devamlı eksi iyonlarla zenginleştirilmiş ortamlarda yaşamak insanların hayatını %  40–45 oranında fiziksel ve ruhsal anlamda uzatmaktadır.

Eksi iyonlar kan dolaşım sisteminde pıhtı ve birikimlerin oluşmasını engelleyerek, beyin ve kalp riskini azaltmaktadır.


Negatif iyon yoğunluğuna bağlı olarak 15-20 dakikada kandaki hemoglobinlerin rulo hali dediğimiz bu durumdan yandaki serbestçe dolaştıkları hale gelişini görüyoruz.Önce biribirine yapışmış küreler halinde birikip pıhtılar oluşturmuşken daha sonra son derece akışkan ve birbirinde ayrılmış oksijen taşıma kapasitesi artmış hemoglobinleri  görüyoruz .

Sağladığı olumlu etkilerin yanı sıra bu negatif iyonlar  havadaki mikropları alerjik maddeleri, toz, kir ve sigara dumanını da yok etmektedir.

Negatif İyonların bulunduğu ortamlarda mevcut kirlilik 4–5 kat azalmaktadır. Örn. Grip hastası olan bir oda da hastayla temasa geçmek tamamıyla tehlikesizdir. Ayrıca havadaki toksin maddeleri yok etme özelliği ile hastanın çabuk iyileşmesine olumlu katkıda bulunmaktadır. Böyle bir ortamda havadaki mikro organizmalar 10–25 kat, bilinen ev tozu ise 4–10 kat azalmaktadır.
Negatif iyonlar ‘’ekran hastalığını’’ önlemek için kullanılmaktadır. Bilindiği üzere bilgisayar ve televizyon çalışırken, ekranların etrafında artı yük potansiyeli oluşmakta ve havadaki eksi yüklü iyonları yok etmektedir. Bunun sonucunda ‘’ekran hastalığı’’ dediğimiz hastalık belirtileri olan sinirlilik, baş ağrısı, yorgunluk, gözlerde ağrı ve yanma, vücut ısısının yükselmesini gözlemliyoruz.


İnsanı mutsuz eden bir  çok hastalığın nedenini, bundan yıllar önce ünlü fizik uzmanı Prof. Dr. Jacques Breton şöyle açıklamıştı:
Negatif iyonların yeterli miktarda şehir içinde bulunmaması…
Alerji problemleri, nefes darlığı, dermatolojik hastalıklar, mikrobik enfeksiyonlar, uykusuzluk, zihinsel yorgunluk, stres, depresyon, kas yorgunluğu, yaşlanma… Şehir ortamında ‘hapsedilmiş’ tüm insanların yakın ya da uzak ama tanıdık sıkıntıları. İnsanı mutsuz eden bu hastalıkların nedenini ise, bundan yıllar önce ünlü fizik uzmanı Prof.Dr. Jacques Breton, annesinin astım hastalığına çözüm ararken buldu.

Havadaki pozitif iyonların, negatif etkileri tüm dertlerin temelini oluşturuyordu. ‘‘Pozitif iyonların negatif etkilerini yaratan başlıca nedenleri ise Breton şöyle sıralamıştı:
Kapalı ve klimalı ortamlar, uzun süre şehir içinde araba kullanmak, sentetik koltuk döşemeleri, elektromanyetik aletler, dev ekran televizyon, video, telefon santrali, fax, fotokopi makineleri ve aşırı toz.
Teknoloji çağında, sağlıklı yaşamak adına bu aletlerden vazgeçilemeyeceğine göre geriye bir tek yol kalıyor: ‘‘Havadaki pozitif iyonları yok edecek, parçalayacak negatif iyonları üretmek”

Araştırmalar bu iyonların su bazlı olduğunu ve daha çok şelalelerin etrafında ya da çok derin denizlerde ortaya çıktığını ortaya koydu. Breton ise çok geçmeden Bircard Kanunu olarak bilinen ‘‘İçeriğinde sürekli olarak, yeterli sayıda küçük negatif iyon bulunan hava, mikro-kirlilik oranı çok düşük ya da hiç olmayan ve de hep öyle kalacak bir havadır’’ ifadesini kanıtladı. Çalışmaları sonuç veren Breton, annesini astımın pençesinden kurtaramadı ancak insan sağlığında devrim yapabilecek buluşlara imza attı.Yaşlanmayı da önleyen ancak strese birebir çözüm olarak sunulan negatif iyonların gücünü keşfeden bilim adamları ise peşpeşe deneyler yapıyorlar.


Hiç yorum yok: