Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Aralık 2015 Cuma

Electromagnetic fields in our home. Evimizdeki Elektromanyetik alanlar.

        Electromagnetic fields in our home.


Bu yukarıdaki videoda günlük yaşamımızda sıkça kullandığımız bilgisayarların kendi bataryaları ile çalışırken ürettikleri manyetik alan ile elektriğe takılarak kullanımları arasında ki elektromanyetik alan farkının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu kadar az elektrik tüketen yüksek gerilimi olmayan ve herzaman dizlerimizde yada elimizin altında olan bir cihazın boyutlarına göre çok etkin bir manyetik alanı olması bizi şaşırttı. Birde ghz bandında çalışan çep telefonlarının alanlarını düşünün. Bu masum aletler cihazlar bile çok büyük zararlar verebilir bunları doğru kullanmalıyız. Kendi bataryaları ile daha az alan üretmekteler. Fakat her cihaz için geçerli değil.Aşağı da Tmmob emo izmir şubesinin hazırladığı bir yazıdan alıntı yapılan bir çalışma var.


Elektrik Alanı nedir?

Elektrik alanı, bir elektrik yükünün başka bir elektrik yükü üzerinde yarattığı çekme veya itme kuvveti etkisini ifade eder. Her elektrik yükü (şarj) bir elektrik alanı üretir. Elektrik alanını meydana getiren şey, elektrik yüklerinin varlığıdır. Bundan dolayıdır ki, elektrik şebekesine bağlı bir lamba,içinden akım geçip yanıyor olmasa bile bir elektrik alanı yaratır. Bir cihazın beslenme gerilimi yükseldikçe, bunun sonucu olarak ortaya çıkan elektrik alanı da yükselir.Elektrik alan şiddetinin birimi metre başına volt(V/m)olarak ifade edilir. Elektrik alan şiddeti kaynaktan uzaklaştıkça hızla azalır. Elektrik alanı için dikkate değer bir nokta, az da olsa yalıtkan nitelikli küçük bir engelin bile (bina, ağaç vb.)elektrik alanını engelliyor olmasıdır. 



Manyetik Alan nedir? 

Manyetik alan, elektrik yükleri yer değiştirdiğinde, yani bir elektrik akımı sirkülâsyonu olduğunda ortaya çıkar. Lamba yandığında, elektrik alanının yanı sıra, akımın besleme kablosundan lambaya geçişinden kaynaklanan bir manyetik alanda söz konusudur.Manyetik alanda,manyetik akı yoğunluğu birimi tesla (T) uluslararası birim olarak kullanılır. Çoğunlukla mikro tesla ( T) olarak ifade edilir. Manyetik alan ölçü birimi olarak Gauss (G) birimi de kullanılmaktadır. Akım ne kadar yüksekse, bunun bir sonucu olan manyetik alan da o kadar yüksek olur. Elektrik alanında olduğu gibi, manyetik alan şiddeti de mesafe ile hızla azalır. Buna karşın, manyetik alan, elektrik alanında olduğu gibi engel teşkil eden nesnelerce neredeyse hiç engellenmez. Elektromanyetik alanlar (EMA), elektrik ve manyetik alanların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Burada, elektrik dalgası ve manyetik dalga ışık hızında birlikte yer değiştirirler. Elektromanyetik alanların belirgin özelliği frekansları ve dalga uzunluklarıdır. “Frekans”, dalganın bir saniyedeki titreşim (salınım) sayısıdır ve Hertz (Hz) ile ölçülür. Dalga uzunluğu ise bir titreşim sırasında dalganın katettiği mesafedir. Frekansyükseldikçedalgauzunluğukısalırvealandayayılanenerjiyükselir.


               Elektrik alanı insan bedeninde nasıl hissedilir?


İnsan bedeninin elektriği iletme özelliği bulunmaktadır, dolayısıyla insan bedeni iletkendir. Ayrıca, bir elektrik alanına maruz kalındığında, elektrik yükleri indüksiyon olgusunu takiben bedenin yüzeyinde birikirler. Elektrik yüklerinin birikmesi, kendini farklı şekillerde gösterir. Temas sırasında cilt ile cisimler arasında mikro-kıvılcımlar görülür. Bu olgular ciltle temas eden cisimlerin iletken olduklarını gösterdikleri gibi, insan tarafından daha fazla algılanabilir niteliktedirler. Saçların ve vücut tüylerinin titreşmesi (=elektriklenmesi) gayet çarpıcı bir şekilde, statik elektriklenme durumunda saçların kafa derisi üzerinde dikleşmesiyle kendini gösterir. Bu karakteristikler elektrik alanının kişiye bağlı olarak az veya çok algılanmasını sağlar. Vücut tüyü/saç miktarının fazlalığından ötürü özellikle erkekler kadınlardan daha duyarlıyken hayvanlardaki hassasiyet hem kadınlar dakin den hem de erkekler de kin den fazladır.Aynı mantık çerçevesinde,elin üzeri avuç içinden 2 ila 3 kat daha hassastır. Öte yandan, bu olgu, bedenin elektrik alanına nazaran pozisyonuna göre değişiklik gösterir.Kollarımızı yukarı kaldırdığımızda,kollar ve ellerin yüzeyindeki elektrik alanını lokal olarak artırırız. Elektrik alanının lokal olarak artırılmasıyla yıldırımı üzerine çekmek üzere tasarlanan yıldırımlık lar da da noktasal etkiye sahip yukarı da belirtilen olgu kullanılmaktadır. Elektrik alanının algı eşikleri  : 10 kV/m altında, çok az sayıda insan ciltlerinin üzerine “üfleniyormuş” gibi hisseder, 10-20kV/m arasında,kimi insanlar derilerinde iğnelenme hisseder, 20 kV/m itibaren, insanların %5'inden fazlası iğnelenme hissederken bazıları bunu nahoş bir his olarak nitelendirmektedir. 


Manyetik alanın insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğini biliyor musunuz?


İnsan vücudunun manyetik alanla olan dengesini bozan etkenlerden birisi de kimyasal kirleticiler, haberleşme frekansları,elektrik güç hatlarından gelen sinyallerle çevrenin kirlenmesidir. Bunlar, canlının elektromanyetik dengesini bozmaktadır, (Widgery,2002). Cep telefonu zararları üzerine birçok araştırma yapılmaktadır. Kandaki zararlı proteinlerin ve toksinlerin beyne girmesini engelleyen savunma mekanizmasını devre dışı bırakmaya, yorgunluk, baş ağrısı, deride yanma hissi ortaya çıkarmaya, yüksek tansiyon oluşmasına, baş ağrıları, baş dönmesi ve dikkatin dağılmasına sebep olduğuna dair bulguları elde edilmiştir(Tutev,2002). İngiltere, İsveçve ABD; EM alanların akut myeloid lösemi riskini artırdığını rapor etmişlerdir. Günlük yaşamda maruz kalınan Manyetik alanların beyin tümörlerini, özellikle erkeklerde lösemi ve akut myeloid lösemiyi artırdığı gözlenmiştir. 2 mG (iki mili Gaus) gibi çok küçük magnetik alanlar lösemi, lenfoma ve yumuşak doku sarkomlarınıdahafazlaolmaküzeretümkansertürlerini1.4katıartırmaktadır. Elektrik hatlarında çalışanların beyin kanserine yakalanma oranı 7 kat fazla bulunmuştur. KamuoyundansaklanmayaçalışılanolaylardanencanlıgerçekDR.GeorgeCarlo dur. Dr. Carlo 1993 yılından başlayarak uzun süre cep telefonlarının zararları üzerine araştırmalar yapmış ve zararlı olmadığını savunmuştur. Ancak; Dr.Carlo1999 yılında kaleme aldığı bir yazıda uzun süren araştırmaları sonunda bazı sorunlarla karşılaştığının ve bunların mutlak suretle üzerine gidilmesi gerektiğini bildirmiştir. 

•Özellikle cep telefonlarının kullandığı frekanstaki EM alanın 1993 yılında Belçikalı bilimciler tarafından P53 geninde hasara yol açtığının gösterilmesi, ayni frekansın (2.45 GHz) farelerde beyin lezyonu oluşturduğu, Washington Üniversitesinde (1995) gösterilmiştir. WHO EMF projesi başkanı M. Repacholi'nin cep telefonu frekansının farelerde lenfomaya neden olduğu bulgusunun yayınlan masının WTR(Wireless Technology Research) tarafından ret etmiştir. •Bir cep telefonu üretici firması adına araştırma yapan ünlü Biyofizikçi Rose Adey'in araştırma sonuçlarını kabul etmeyen ilgili firmanın kendisiyle bilimsel çalışmaları durdurmasıdır. Bu nedenle Fransa'da son bir yılda her iki cinste de beyin tümörü sayısında %31 artış görülmesi bize sunulan kaynakları sınırsız ve sorumsuz kullanamayacağımıza ilişkin önemli göstergeler den yalnızca birkaçıdır.


Manyetik alanın kısa ve uzun vadedeki etkilerini biliyor musunuz?


 Kısa vadede etkileri.

Stres, • Görüş alanın daralması,
•Kulak bölgesinde ısınma, 
•Kalp pilinin bozulma riski, 
•Kulak çınlaması, •Yorgunluk hissi,
 Konsantrasyon bozulması, •Baş ağrıları, 
 İşitmede geçici aksaklılar, 
 Sersemleme olarak sıralanabilir.

 Uzun vadede etkisi

 Genetik yapının bozulması,
 Beyin hücrelerinde ölüm ve beyin tümörü, 
 Beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri,
 Kan beyin bariyerinin zedelenmesi, 
 Kalp rahatsızlıkları, Hafıza zayıflaması,
 Kalıcı işitme bozuklukları,
 Embriyo gelişiminin zarar görmesi, 
 Düşük riskinin artması, 
 Kan hücrelerinin bozulması 


Ev aletlerinin küçük motorları ve dönüştürücü leri, bu cihazların kablolarından çok daha önemli manyetik alan kaynakları olduğu göz önüne alınarak kullanımında azami dikkat edilmeli ve kullanım süresi kısa tutulmalıdır. Elektrik akımından dolayı oluşan; İndüklenen gerilimlerin ortaya çıkmasını engellemenin en basit ve kesin yolu nesnenin/cismin topraklanmasıdır.Manyetik alan oluşturan her aletin topraklı hatta çalıştığına dikkat edilmelidir. Yüksek gerilim hattı altında veya yakın yerde bulunan metalik aletler mutlaka topraklan dı ğına dikkat edilmelidir. İnsan vücudunda; cilt ile cisimler arasında oluşan mikro kıvılcım, saçların ve vücut tüylerinin titreşmesi, cildin üzerine
“üfleniyormuş”duygusu,deri iğnelenme hissi ve nahoş bir his algılanması durumunda elektrik alan etkisinde kalındığına dikkat edilmelidir. Yüksek değerde olan alanlardan veya sözkonusu alan içinde mevcut bulunan özelliklemetalcisimlerdenuzakdurulmalıdır. Elektrikvemanyetikalanüretenkaynaklarınkontrollüçalıştırılarakdahaazalan üretilmesi veya cisimlerde daha az temas akımı oluşturacak şekilde değişiklikler yapılmasısağlanmalıdır. Temas akımları cisimlerin topraklanmasıyla veya yalıtkan bir madde ile kaplanmasıileazaltılmalıdır. Düşük frekanslı elektrik alanların etkisini azaltmak için metal perdeler (Faraday Kafesi)yerleştirilmeliyadaekranlamayapılmalıdır. Düşük frekanslı manyetik alanlar metal perdeleme ile yok edilemeyeceğinden aktifsistemlergeliştirilerekalanetkisiazaltılmalıdır. Alandeğerlerindenvazgeçilemediğidurumlardaelektrikvemanyetikalanüreten kaynakların bulunduğu ortamlara fiziksel giriş önlenmelidir. Söz konusu alanlara girenler ve bu alanlarda çalışanlar için uygun elbiseler ve eldivenler gibi kişisel koruyucu donanım sağlanmalıdır. Günlük hayatta kullandığımız elektrikli cihazlar ülkemizce kabul edilen standartları taşımalıdır. Günlük hayatta kullandığımız elektrikli radyolu saatler, tele-sekreterler vb cihazların yatak odalarında bulunmamasına dikkat edilmelidir. Evlerdevebürolardakullanılanbilgisayarlarmonitörlerininarkakısımlarıyüksek değerde alan oluşturduklarından, söz konusu monitörlerin arkası kullanılmayan alana yönlendirilmeli ve uzak durulmalıdır. Yaşam mahallerinde elektrik hatlarının geçtiği duvar ve bölmelerden uzak durulmalıdır. 








6 Ağustos 2015 Perşembe



        Yalova ve çevresindeki ormanlar ve şelaleler

                          Negatif iyon cenneti.


Negatif iyon testlerinden birini de Yalova şelalelerinde yaptım. Şelale de iyonların fazla olduğunu biliyorum ama hep başkalarının gözlemlerinden biliyorum. Ben kendim bu testleri yaptım. Ölçüm cihazım bu alandaki en ucuz cihazlardan. Bu ölçüm cihazlarının alt seviyesi 100 dolar dan başlıyor. Ve 50  bin dolarlara kadar çıkıyor. Ben en basitinden biri ile ölçüm yaptım.Çünkü diğerlerine ulaşacak kaynağım yok. Bu cihazım bir usb büyüklüğünde ve en hassas olark 1000 iyon ölçebiliyor. Ölçüm sistemide santimetre küpte tespit edilen iyon sayısı olarak ekranda gözüküyor. 20 bin dolar ve üstü cihazlarda cm3 teki tek bir iyonu ölçebiliyorsunuz. Fakat benim cihaz 1000 iyon ve üstünden başlıyor ölçmeye. Ve bunu bir rakamı olarak veriyor. Yani ekranda 5 rakamı varsa 5000 iyon var demek havada. Bu bilgiler altında aşağıdaki ölçüm videosunu izleyebilirsiniz. Unutmayın ortamdaki iyonun bakteri ve virüslere etkisi en az 10.000 ve üstündeki oranlarda başlamakta. Ve cm3 yoğunluk arttıkça tedavi ve sağlık üzerindeki olumlu etkisi de artmakta. Yani şelalelerde ormanda bir saat kaldığınızda kanınızdaki değişimler. Hücrelerinizdeki olumlu değişimler şehirlerde parklarda veya açık havadaki değişim ve etkilerden kat be kat fazla olacaktır.







         
 Fotoğraflar Erol Gündüz  arkadaşın güzel bir çalışması.Eline sağlık. http://simuzer.com/ devamı var.


Aşağıda bir yıl önce çektiğim Su düşen şelalesi iyon testi videosu var. Negatif iyon sayısı cm3 30.000 adeti buluyor. Bu bu bölgenin sağlık ve şifa kaynağı olabileceğini gösteriyor. Unutmayın ki kaynaktan uzaklaştıkça iyon sayısı hızla düşer. Ama bölge ortalaması 5-10 bin arası değişiyor.

Video yavuz keskin . 2013 Yalova su düşen.  İsteyen herkes blogtaki  fotoğraf ve videoları kaynak göstererek kullanabilir.


31 Mayıs 2015 Pazar


Elektromanyetik Radyasyon.

Elektromanyetik radyasyon öyle kolay kolay vücuttan atılmıyor. Biz mümkün oldukça bundan uzak durmalıyız. Yapmış olduğum bir testin sonuçlarını sizinle paylaşıyorum. Test önce telefon konuşması yapmamış halimle yapılan bir ölçümle başlıyor. Cihazım quantum resonance magnetic analyzer . Bu cihazla 29 fonksiyonun yüzlerce testi yapılabiliyor. Çok çok hassas bir modeli değil. Fakat yinede doğru ölçümler yapıyor. Testin ikinci aşamasında cep telefonu ile konuşurken test yaptım. Üçüncü aşama cep telefonu yokken. Dördüncü aşama biraz yürüyüş biraz topraklama biraz da negatif iyon alımı ile geçen bir saat sonraki test ile bitirdim.   





Gördüğünüz gibi elektromanyetik radyasyon gözükmüyor ilk testte.




23.42 de yapılan ilk testte adım kilom gibi bilgiler üst satırda var.






23.45 de ki test sonuçları burada telefon ile konuşuyorum.






3 dakika sonraki 56 saniyelik telefon konuşması sonunda  0 olan elektromanyetik radyasyon seviyem normal aralığı olan  0,046-0,167 seviyesinden 0,938 birime yükseldi.  Üstteki cizelgede Human toxin yazan satırın yanında Elektromanyetik seviyenin normal bandı ve telefonla konuştuktan sonraki seviyesi görülmektedir. 0.167 seviyelerinden 0.938 seviyesine fırlıyor.





Daha sonra negatif iyon solunarak yapılan test sonucu 0.537 birime düşüyor EMR değerleri. Tabi bunda vücudun topraklama etkisi ile düşüşünde tesiri var. 






Sonra yaklaşık bir saat sonra egzersiz iyon alımı topraklama yapma sonucu küçük bir düşüş daha var ama istenilen seviyeye gelinemiyor. Yani EMR yi almak kolay fakat vermek zor.









Sonuçta artık yaşadığımız mekanlarda EMR den temiz alanlar yaratmalıyız yoksa sonuçları bizim için ağır olacak. Çünkü bu konuda yapılmış onlarca araştırma sonucu bunu söylüyor.

15 Mayıs 2015 Cuma

Miracle of Negative Ion. Negatif İyon Mucizesi




                   Miracle of Negative Ion
                Negatif İyon Mucizesi


Negatif iyon nedir?  
Negatif iyon havadaki oksijen molekülünün elektron almış halidir.
Negatif iyonlar rüzgâr, güneş ışını, dalga, şelale ve sağanak yağış tarafından doğal olarak yaratılırlar. Deniz kıyısında ya da dağ tepesinin yüksek yerlerinde fırtınadan sonraki ferah, dinlendirici hava eksi iyonların aşırı yoğunlaşmasıyla oluşur. Bilim adamları eksi iyonların havadaki bileşiminin genellikle 1000/1500 cm3 arasında olması gerektiğini bulmuşlardır.
 

Pozitif İyon ve zararları;
Havadaki pozitif iyon demek elektronlarını hava kirliliğinden dolayı kaybetmiş bir oksijen molekülü demektir. İçerisinde birkaç insanın bulunduğu kapalı bir odada eksi iyonların sayısı 200/cm3 azalmaktadır. Büyük şehirlerde bu oran özellikle işe geliş gidiş saatlerinde 100/cm3′ten daha aşağılara inmektedir.

pozitif iyonlar, sigara, zararlı gazlar, iletişim ağı, elektrik iletim hatları, uydu, televizyon, bilgisayar, cep telefonu, klimalar, fan, gibi daha birçok örnek verebileceğimiz teknolojik yaşamın vazgeçilemezleri tarafından üretilir. Bu üretilen artı iyonlar akciğerlerimizin derinliklerine girerek yorgunluk ve zayıflık hissi başta olmak üzere bağışıklık sistemimizi zayıflatır, konsantrasyon kaybına neden olur, endişe, migren, uykusuzluk ve psikolojik rahatsızlıklara sebep olur

Negatif İyonun Sayılmakla Bitmeyen Yararları:
En eski çağlardan beri doğa uygarlıklarında bir inanç vardır.
insan sağlığının üç temelinden biri nefes almakla ilgilidir.
O eski çağlarda soluğumuz hava ”
hayatın kaynağı” olarak adlandırılmıştır.
Örneğin; ormanlık bölgelerde, dağlık alanlarda, şelale yakınlarında ve deniz kıyıları gibi yerlerde insanlar kendini çok iyi hisseder. Oralarda hava çok temizdir. Hafif nefes alınır, yorgunluk çabuk atılır, derin ve rahat uyunur. Büyük şehirlerde yaşamaya zorlanan bizler, hava kirliliğinin sağlımızı ne kadar kötü etkilediğinin farkında değiliz.

Nitekim 1930’lu yıllarda ünlü kas biyofizikçisi Aleksandır Çijevski sağlıklı havanın en önemli temel öğesinin ekolojik temizliğinde değil, eksi elektronlarla zengin/yüklü olması, varsayımı üzerine savunduğu teoriyi desteklemek üzere bir deney yapmıştır:

iki farklı odada deney hayvanlarını kapatarak, onlara yiyecek, su, temiz hava ve ısı gibi mükemmel yaşam koşullarını sağlamıştır.  Birinci odada hava özel vanadan geçerek kimyasal içeriğini değiştirmeden, sadece elektrik yükünü sıfırlamaktadır. Birkaç gün sonra birinci odadaki hayvanlar keyifsiz, iştahsız, yaşam isteğini yitirmiş ve hayat göstergeleri düşerek 20–30 gün içinde ölmüşlerdir.
Diğer yandan ikinci odada aynı şartlarda, eksi elektrik yükü bol olan havayı soluyan hayvanlar, sadece hayatta kalmamış, aynı zamanda tüm biyolojik ve fizyolojik fonksiyonları da artmıştır.
Böylece A.Çijevski havadaki eksi iyon yetersizliğinin çok sayıda hastalıkların temel nedeni olduğunu ispatlamıştır. 70’li yıllarda bilim dünyası gereken dikkati A. Çijevski’nin teorisine yönelterek, NASA laboratuarları başta olmak üzere bu deneyler defalarca başarıyla tekrarlanmış ve A.Çijevski’nin teorisi kabul edilmiştir.

Negatif hava iyonları (aeroiyonlar) temiz ve sağlıklı havanın doğal parçasıdır. Normal şartlarda bir santimetre küpte 2000 civarında olan eksi iyon, ormanlık bölgelerde, deniz kıyılarında, büyük şelalelerde bir santimetre küpte 40-50 bindir.
Şehirleşme sonucu olarak, teknoloji ve endüstrinin gelişmesi ile şehirlerde santimetre küpte eksi iyonların sayısı 100- 200 adete kadar, kapalı ortamlarda 50’nin altında düşmekte, bilgisayar ve televizyon önünde ise sıfırlanmaktadır. Bu da kapalı ortamlarda ne yazık ki insanların ‘’ölü hava’’ soludukları anlamına gelmektedir.

Milyonlarca yıldır canlılar açık alanlarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Son birkaç bin yıldan beri insanlar barınmak için evler yapıyor ve sadece birkaç nesilden beri sentetik malzemeler kullanmaktadırlar. Aşağı yukarı tüm inşaat malzemeleri ve günlük hayatın gerektirdiği araç ve gereçler  zararlı yaşam koşullarını oluşturmaktadır. (Beton, fayans, sentetik yer ve koltuk döşemeleri, deterjan)
Hayatın % 90 kapalı ve 4–6 kez daha kirli, ortalama 8- 10 kez daha toksin olan mekânlarda yaşamının sonucu olarak, merkezi sinir, kalp-damar, solunum yolları sistemlerinin zayıflaması ve bağışıklığının azalması kronik hastalıklara sebebiyet vermektedir.Artık gelişen teknoloji ile birlikte evler ve binalarda kullanılan yalıtım malzemelerinin evlerin duvarlarının nefes almasını önlüyor. Yalıtım enerji kaybını önlerken dış ortamdan tamamen izole içortamlar oluşturuyor. Eskilerin ağaç kerpiç taş toprak briket ve benzeri malzemeleri yerlerini hava su sıcaklı geçirmeyen metaryellerle değiştirdi. Sonuç olarak nefes alamayan binalar ve yaşam alanları oluştu.Uluslar arası çalışmalarda bina ve kapalı alandaki bu iyon eksikliği ve toksit madde yayılımının zararları ile ilgili sorun "Sick Building Syndrome (SBS)" olarak adlandırılıyor. Hasta bina sendromu diye dilimize geçmiştir.
Şehirlerde yaşayan insanların neredeyse tümü eksi iyonların eksikliği sebebi ile kronik yorgunluk, sık tekrarlanan baş ağrıları ve uykusuzluktan şikâyetçilerdir. Her kapalı ortam A.Çijevski’nin deneyinde kullanılan ‘’odalar’’ olarak düşünülebilir. Havanın temiz olmasına rağmen,doğal eksi iyonlardan mahrumdur.

Ayrıca yaşantımızın ev ve iş yerinden sonra bu iki mekana ulaşmak için kullandığımız araçlar ve toplu taşıma sistemlerindeki kapalı ortam havası da bizi son derece rahatsız etmekte.Kapalı ortamdaki pozitif iyon fazlalığı faydalı olan negatif iyon eksikliğinden kaynaklanan bir çok olumsuzluğu yaşıyoruz.Bu kapsamda arabaların otomobillerin çok küçük olan iç hacmindeki pozitif iyon sayısı ise her zaman negatif iyondan fazladır. Aracın iç döşemelerinde ve çeşitli kimyasal bileşenlerinden yayılan uçucu gazlarda araç içini ekstradan kirleten etkenlerdir.Araçlardaki iyon insan sağlığı için gerekli olan santimetre küpte 1000-1500 iyonun çok çok altındadır. Yaklaşık olarak 50 iyon kadar bu ise sürücünün performansını psikolojisini olduğundan da aşağıda hissetmesi  ve yaşamasına sebebiyet vermektedir. Bu sebepten dolayı yapılan araştırmalar sonucu bazı ülkelerde kritik ve yoğun çalışılan alanlarda iyonizerler zorunlu olmuştur. Toyota Ar-Ge merkezlerinde yapılan çalışmalarda bunun yararları ile ilgili sonuçlar alınmıştır.

Şansımıza bu sağlıksız ortamdan bir çıkış yolu mevcuttur. Bu çıkış yolu herkes  için kolaylıkla elde edilebilir. Ev ve iş ortamlarında yeterli miktarda eksi iyonların sağlanması, soluduğumuz havanın kalitesini yükseltmekle birlikte, insan sağlığının tüm parametrelerini normal seviyeye de getirmektedir.

İyonizer ile bulunduğumuz ortama yapacağınız eksi iyon takviyesi ile bağışıklık sistemini aktive ediyorsunuz, solunum sisteminin ve kan basıncının normalizasiyonunu sağlıyorsunuz. Ayrıca ülser astım ve gastriti önlüyor, anti stres, anti mikrop ve anti virüs etkilerinden yararlanıyorsunuz.

Negatif  iyonlarla zenginleştirilmiş ortam, yorgunluğun azalması ve tamamen giderilmesini sağlar, sinir hücrelerinin canlılığını artırır, kan dolaşım sistemindeki pıhtıların oluşmasını engeller, elektrolit seviyesini yükseltir, kan şekeri seviyesini düşürür ve stresin etkilerini azaltır. Yeterli hava iyon sayısı kalp atışları ve nefes alış ritmi ile birlikte beyin dalgalarını pozitif yönde etkilemektedir.


İyonizer tuz lambaları olumlu katkılarına bağlı olarak, kandaki kalsiyum ve fosforun sürekliliğini sağlamaktadır. Ayrıca kandaki akyuvar hareketini stimule eder,  hemoglobin ve kolesterol seviyesini sabitleştirir, akciğer ve solunum yollarını temizler iştah ve uyku düzenini sağlar.

Kandaki enzimlerin sürekliliğini temin eder, kandaki mikro sirkülâsyonu düzeltir, eklemdeki sertlilikleri giderir, Alveol zarını korur, akciğer kapasitesini yükseltir, enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırır, mide salgısını normalize eder, östrojen hormonunu yükseltir.

Beyin hücrelerini eksi iyonlara karşı çok hassas oldukları düşünülmektedir. Bu da sinir sisteminin çalışmasını etkilemektedir. Deney sonuçları gösteriyor ki: aeroiyonlardan dolayı hafıza güçleniyor ve tazeleniyor.
Ayrıca yapılan birçok araştırmalara göre, çocuklardaki davranışlar büyük ölçüde havadaki eksi iyonlara bağlıdır. Diğer sonuçları gösteriyor ki eksi iyonlar güç ve dayanıklılık gibi unsurlara da katkıda bulunmaktadır. Örn. Soğukluğa dayanıklılık, cildin ısıya karşı olan hassasiyeti azaltmak v.b.

Çok net şekilde eksi iyonların böbrek üstü salgı bezleri ve hipofiz ile bağlantısında pozitif etki sağladığı bilinmektedir. Eksi iyonların vücudumuzdaki lipitlerin oksijenlenmesinde rol oynaması, bunun sonucu olarak da hücre zarının durumunu olumlu olarak etkilediği kanıtlanmıştır. Vücudumuzun iyonize ışınlarına ve toksin maddelere direncini artırır.
İyonizer tuz lambalarının kullanılması sırasında eksi iyonların vücut metabolizmasının düzenlenmesinde aktif rol oynadıkları saptanmıştır. Böylece rahat ve kolay erişilebilen terapi ve tedavi amaçlı, veya elverişli olmayan koşullarda önleyici olarak kullanılmaktadır.
İnsan gıdalarla her gün vücuduna çeşitli organik maddeler almaktadır.

Biyokimya anlamında doğal radyasyon seviyesi ve havanın kimyasal kirliliği yanı sıra, suda ve besinlerde bazı moleküller pozitif serbest radikallere dönüşür.
Pozitif radikaller çok dayanıklı olup varlıklarını aylarca sürdürmektedirler. Bu elektrik potansiyel dönüşümü ile hücre zarının geçiş kapasitesi azalmakta ve toksin maddelerin atılması zorlaşmaktadır.
Bu da hücreyi yapısal değişikliklere maruz bırakacak şekilde, hücrenin çalışmasını zorlaştırmaktadır. Hücre zarları zamanla normal potansiyelini tamamlar ve hücre için gerekli maddelerin alış verişini kolaylaştırırlar. Bu da söz konusu organ ya da sistem tedavisini gerçekleştirmektedir.


Sağlıklı insanda alyuvar kan hücreleri elektrik yüklüdür. Mikroskobik eksi yükler alyuvarların birbirleri ile daha sık çarpışmalarına neden olmaktadır. Bunun sonucu kan pıhtılarının oluşması engellenmektedir. Alyuvarlar elektrik yükünü kaybettikleri zaman kanın hareketliliği değişmekte, bunun sonucunda kan basıncı da etkilenmektedir.
Eksi iyonlarla zenginleştirilmiş hava soluduğunda kısa zaman içinde alyuvarlar normal hale gelmektedir. Böylece kanın hareketliliği optimize olmakta ve kan basıncı normale dönmektedir. Sonuç olarak kalbin çalışması da kolaylaşmaktadır. Eksi yüklü iyonlar hücrenin enerji kaynağını (mitokondrileri) olumlu etkilemektedir.

A.Çijevski’nin çalışmaları da dâhil olmak üzere yapılan son araştırmalar göstermiştir ki, devamlı eksi iyonlarla zenginleştirilmiş ortamlarda yaşamak insanların hayatını %  40–45 oranında fiziksel ve ruhsal anlamda uzatmaktadır.

Eksi iyonlar kan dolaşım sisteminde pıhtı ve birikimlerin oluşmasını engelleyerek, beyin ve kalp riskini azaltmaktadır.


Negatif iyon yoğunluğuna bağlı olarak 15-20 dakikada kandaki hemoglobinlerin rulo hali dediğimiz bu durumdan yandaki serbestçe dolaştıkları hale gelişini görüyoruz.Önce biribirine yapışmış küreler halinde birikip pıhtılar oluşturmuşken daha sonra son derece akışkan ve birbirinde ayrılmış oksijen taşıma kapasitesi artmış hemoglobinleri  görüyoruz .

Sağladığı olumlu etkilerin yanı sıra bu negatif iyonlar  havadaki mikropları alerjik maddeleri, toz, kir ve sigara dumanını da yok etmektedir.

Negatif İyonların bulunduğu ortamlarda mevcut kirlilik 4–5 kat azalmaktadır. Örn. Grip hastası olan bir oda da hastayla temasa geçmek tamamıyla tehlikesizdir. Ayrıca havadaki toksin maddeleri yok etme özelliği ile hastanın çabuk iyileşmesine olumlu katkıda bulunmaktadır. Böyle bir ortamda havadaki mikro organizmalar 10–25 kat, bilinen ev tozu ise 4–10 kat azalmaktadır.
Negatif iyonlar ‘’ekran hastalığını’’ önlemek için kullanılmaktadır. Bilindiği üzere bilgisayar ve televizyon çalışırken, ekranların etrafında artı yük potansiyeli oluşmakta ve havadaki eksi yüklü iyonları yok etmektedir. Bunun sonucunda ‘’ekran hastalığı’’ dediğimiz hastalık belirtileri olan sinirlilik, baş ağrısı, yorgunluk, gözlerde ağrı ve yanma, vücut ısısının yükselmesini gözlemliyoruz.


İnsanı mutsuz eden bir  çok hastalığın nedenini, bundan yıllar önce ünlü fizik uzmanı Prof. Dr. Jacques Breton şöyle açıklamıştı:
Negatif iyonların yeterli miktarda şehir içinde bulunmaması…
Alerji problemleri, nefes darlığı, dermatolojik hastalıklar, mikrobik enfeksiyonlar, uykusuzluk, zihinsel yorgunluk, stres, depresyon, kas yorgunluğu, yaşlanma… Şehir ortamında ‘hapsedilmiş’ tüm insanların yakın ya da uzak ama tanıdık sıkıntıları. İnsanı mutsuz eden bu hastalıkların nedenini ise, bundan yıllar önce ünlü fizik uzmanı Prof.Dr. Jacques Breton, annesinin astım hastalığına çözüm ararken buldu.

Havadaki pozitif iyonların, negatif etkileri tüm dertlerin temelini oluşturuyordu. ‘‘Pozitif iyonların negatif etkilerini yaratan başlıca nedenleri ise Breton şöyle sıralamıştı:
Kapalı ve klimalı ortamlar, uzun süre şehir içinde araba kullanmak, sentetik koltuk döşemeleri, elektromanyetik aletler, dev ekran televizyon, video, telefon santrali, fax, fotokopi makineleri ve aşırı toz.
Teknoloji çağında, sağlıklı yaşamak adına bu aletlerden vazgeçilemeyeceğine göre geriye bir tek yol kalıyor: ‘‘Havadaki pozitif iyonları yok edecek, parçalayacak negatif iyonları üretmek”

Araştırmalar bu iyonların su bazlı olduğunu ve daha çok şelalelerin etrafında ya da çok derin denizlerde ortaya çıktığını ortaya koydu. Breton ise çok geçmeden Bircard Kanunu olarak bilinen ‘‘İçeriğinde sürekli olarak, yeterli sayıda küçük negatif iyon bulunan hava, mikro-kirlilik oranı çok düşük ya da hiç olmayan ve de hep öyle kalacak bir havadır’’ ifadesini kanıtladı. Çalışmaları sonuç veren Breton, annesini astımın pençesinden kurtaramadı ancak insan sağlığında devrim yapabilecek buluşlara imza attı.Yaşlanmayı da önleyen ancak strese birebir çözüm olarak sunulan negatif iyonların gücünü keşfeden bilim adamları ise peşpeşe deneyler yapıyorlar.


12 Nisan 2015 Pazar




                          Negatif iyonlar nasıl hissederiz.


Negatif iyonlar gözle görülmez ve kokusu yoktur. Fakat hissedebiliriz. Vücudumuzda rahatlık fiziksel ve ruhsal durumumuzda olumlu katkıları ile farkederiz. Hayır ben hemen görmek hissetmek istiyorum der iseniz o zaman başka bir yöntem ile varlığını gösterebilirim. Biri test cihazı diğeri ise çok hafif bir şekilde dalgalanarak yükselen tütsü dumanını dalgalandırması yönünü iyon esintisi ile değiştirmesi ile farkedebiliriz. Bunlar için aşağıdaki videoya ve resimlere bakın.

                     
                                   Usb iyonizer kendi ürünüm batarya ve tütsü.







                           İyon test cihazı iyonizerden yayılan elektronları gösteriyor.





Test cihazının son ölçebildiği miktar 2000 birim her birim 1000 iyona tekabül ediyor. Sonuçta cihaz santimetre küpte 2.000.000 negatif iyonu ölçebiliyor.


Bu videoda cihazdan çıkan negatif iyonlar havada bir iyon esintisi oluşturuyor. Bu esinti tütsünün yukarı doğru çıkışını etkiliyor ve yana doğru püskürtüyor. Havaya çıkan elektronlar büyük hızla karbon fırçanın ucunda havaya fırlıyorlar.Bu elektron fırtınası tütsünün dumanını püskürtüyor. Bu videoda gözüküyor.

The positive contribution of sport and exercise in negative ions.



The positive contribution of sport and exercise in negative ions.

Negatif iyonların spor ve egzersizlerde olumlu katkısı.



Orta dayanıklılık egzersiz sonrası fizyolojik tepkilerin kurtarma negatif hava iyonları maruz kalma etkisi.
Ryushi T , Kita ben , Sakurai T , Yasumatsu M , Isokawa M , Aihara Y , Hama K .

Kaynak
Egzersiz ve Spor Bilimleri Bölümü, Fen Fakültesi, Tokyo Metropolitan Üniversitesi, Japonya.
Soyut
Bu çalışma, dinlenme sırasında ve orta dayanıklılık egzersiz sonrası iyileşme döneminde insan kardiyovasküler ve endokrin sistemler üzerindeki olumsuz hava iyon maruz kalmanın etkileri incelenmiştir. On sağlıklı yetişkin erkek varlığı (8000-10000 cm-3) veya egzersiz 1 saat sonra negatif hava iyonları (25 derece C,% 50 nem) yokluğu (200-400 cm-3) çalışıldı. Egzersiz düzeyi değiştirilmemiş bir ortamda (22-23 derece C,% 30-35 nem, 200-400 bir bisiklet ergometresi kullanılarak belirlendi deneklerin maksimal oksijen alımı ile karşılaştırıldığında bir% 50-60 yük temsil ayarlandı negatif hava ions.cm-3). Iyileşme döneminde diyastolik kan basıncı (DKB) değerleri onların yokluğunda daha negatif iyonların varlığında anlamlı olarak daha düşüktü. Plazma serotonin seviyelerini (5-HT), dopamin (DA) ve yokluğunda daha negatif iyonların mevcudiyetinde önemli ölçüde daha düşüktü. Bu sonuçlar negatif hava iyonları maruz kalma orta dayanıklılık egzersiz sonrası toparlanma döneminde 5-HT ve DA düzeylerinde DBP ve azalır yavaş bir iyileşme üretilen gösterdi. 5-HT DKB en yavaş iyileşme katkıda bulunduğu düşünülmektedir.

Int J Biometeorol. 1998 Feb;41(3):132-6.


The effect of exposure to negative air ions on the recovery of physiological responses after moderate endurance exercise.
Ryushi T, Kita I, Sakurai T, Yasumatsu M, Isokawa M, Aihara Y, Hama K.

Source
Department of Exercise and Sports Science, Faculty of Science, Tokyo Metropolitan University, Japan.
Abstract
This study examined the effects of negative air ion exposure on the human cardiovascular and endocrine systems during rest and during the recovery period following moderate endurance exercise. Ten healthy adult men were studied in the presence (8,000-10,000 cm-3) or absence (200-400 cm-3) of negative air ions (25 degrees C, 50% humidity) after 1 h of exercise. The level of exercise was adjusted to represent a 50-60% load compared with the subjects' maximal oxygen uptake, which was determined using a bicycle ergometer in an unmodified environment (22-23 degrees C, 30-35% humidity, 200-400 negative air ions.cm-3). The diastolic blood pressure (DBP) values during the recovery period were significantly lower in the presence of negative ions than in their absence. The plasma levels of serotonin (5-HT) and dopamine (DA) were significantly lower in the presence of negative ions than in their absence. These results demonstrated that exposure to negative air ions produced a slow recovery of DBP and decreases in the levels of 5-HT and DA in the recovery period after moderate endurance exercise. 5-HT is thought to have contributed to the slow recovery of DBP.

PMID:9531858

. Int J Biometeorol 1.998 Şubat; 41 (3) :132-6.





  





Uçak Hava Filtresi

Bu filtreler sadece havadaki partikül temizliğini yapıyor. Fakat havanın içindeki pozitif iyonları nötr haline getiremiyor. Bize gerekli olan negatif iyon Hücrelerimize atomize oksijeni taşımasının yanında hücre içi elektrik dengesini düzeltmekte ve hücre zarının geçirgenliğini ve iyon kapılarının düzgün çalışmasını sağlar. Ve toksit maddelerin dışarı çıkmasını glikoz faydalı mineraller sodyum potasyum dengesinin kurulmasını sağlamakta. Bu sadece temiz havayla olan bir şey değil. Filtreler havayı kısmen temizler ama bize hücre içi bozulan iyon dengesini düzeltemez.
Son Kullanım Vaka Çalışması
Düzlem Hava KalitesiSırasında veya hemen uçan sonra grip benzeri veya soğuk belirtileri deneyimli ve uçuş kötü hava kalitesinin suçladı mı?Eğer öyleyse, yalnız değilsiniz. Yakın tarihli bir çalışmada yolcu% 70, dönüş havası hastalıkları neden inanıyorum gösterir.Aslında, çalışmada katılımcılar sinek olmayanlar üzerinde uçuş sonrasında hastalık riskinde% 300 artış olduğu tespit edildi.
Neal Avery, Avertech, Inc. Başkanı, yenilikçi bir konsept içine onun kaygılarını dönüştürmek için tıbbi cihaz imalat ve HEPA filtrasyon onun arka üzerine çekti. O yolcu koltukları üzerinde bulunan hava memesi verdiği "Plane Temiz Hava" filtresi gebe. uzak istenmeyen virüsleri ve alerjenleri zorlayan görünmez bir perde olarak filtre fonksiyonları akan hava akımı.

Filtre FAA ve FDA sıkı gereksinimleri karşılaması gerekir plastik iki farklı türde gerektirir.Neal tasarım sorunları çözmek için polimer teknolojisi RTP Şirket bilgisini kullanılmaktadır. "RTP başarıyla ürünlerimizin sıkı gereksinimlerini karşılamak plastik iki tür formüle mükemmel olmuş," Avery dedi. "RTP hızla tüm tasarım kriterlerini karşılayan Test plaklar sağlayarak onların uzmanlık ve titizlik göstermiştir."
İlk özel bileşik, bir RTP ​​300 Serisi Polikarbonat PTFE ve alev geciktirici, sürtünme kuvvetlerini düşürür hava memesi ayarlarken kolay manipülasyon kolaylaştırılması. ikinci bileşik, bir alev geciktirici , kullanıcıların iç filtre ortamı görebilirsiniz RTP 300 Serisi Polikarbonat, mavi renk ile optik açıktır. Alev geciktirici malzemelerden derinlemesine bilgi üzerine Çizim, RTP Şirket 12 saniyelik FAA Dikey Testleri Yanık geçmek bileşikler mühendislik.
RTP mühendisleri gelişim sırasında değişiklikler hızla tepki gösterdi. "Hızlı dönüş etrafında bize bir kaç ay içinde performans gereksinimlerini optimize etmek için izin formülasyon değişiklikleri yapma", Avery dedi. Düzlem Temiz Hava birçok seyahat rahatlama ve güven veren, piyasada bugün. "Bu FDA onaylı laboratuvar tarafından test edilmiş ve meme hava akımından virüs ve bakterilerin fazla 99.5% kaldırmak bulunmuştur," Avery devam etti. "Ayrıca, RTP sayesinde, ticari uçak iç bileşenleri için FAA tanımlanan test gereksinimlerini karşılar."

Ürün Özellikleri ve Faydaları

Meme: RTP 300 TFE 15 FR
  • Plastik-plastik uygulamalarında aşınma minimize
  • Sürtünme ve partikül azaltır
  • Bölüm ömrünü artırır
  • Hiçbir dış yağlayıcı kirlenme kaynağı ortadan kaldırarak, gerekli
  • Titiz FAA testi yakmak geçer
Konut: RTP 300 FR
  • FAA geçen bir şeffaf mavi renk tonu formüle yetenekli testleri yakmak
  • Renk, diğer bileşenler ile koordineli





Kanserin Temel Nedeni Oksijensizliktir’,  Dr Otto Warburg
        2 Nobel Ödülü Aldığı Bilimsel Çalışması)
İki Nobel sahibi bilim adamı Warburg, kanserin temel nedeni olarak oksijensiz yaşamı gösteriyor. Vücuttaki ‘onkojen’ler de stres, kirlilik, radyasyon gibi faktörlerle uyarılarak kanseri başlatabiliyor Hücresel oksijen yetersizliği, Alternatif Tıp Tam Rehberi kitabında yer alan ve kansere yol açtığı düşünülen önemli bir faktör. Kanserin nedenleriyle ilgili en provokatif teorilerden biri, ilk önce, iki kez Nobel ödülü kazanmış bilim adamı tarafından ortaya atılmıştı.
Bir Alman biyokimyacı olan Dr. Otto Warburg, 1931′de, oksijen yetersizliğinin ve hücre fermantasyonunun, kanser sürecinin parçaları olduğunu keşfetmesiyle Nobel Ödülü almıştı. Dr. Warburg o zaman şöyle yazmıştı:“Kanserin tek ve nihai temel nedeni oksijensiz yaşamdır, yani ‘anaerobiosis’tir. Normal hücreler oksijene gereksinme duyarlar, oysa kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.” Dr. Warburg, herhangi bir embriyondan alınan normal hücreleri laboratuvar tüpünde oksijensiz büyümeye zorlandığında kanser hücrelerinin özelliklerini aldıklarını gösterdi. Warburg, “Bu, normal hücrelerin, sadece tek bir değişkeni değiştirmekle, kanserli hücrelere dönüşebileceği anlamına geliyor” dedi.
Doktorun bu teorisine göre, hücreler oksijenden mahrum bırakılınca, en ‘ilkel’ dönemlerine geri dönebiliyor ve enerjilerini, normal bitki ve hayvanların yaptığı gibi oksijenden değil, bunun yerine şekerin fermantasyonundan alarak, glikoz reaksiyonlarına girebiliyordu.
Kanser hücrelerinin çok hızlı üremeleri, çok yüksek miktarda glikoz kullanımını gerektiriyor ve glikozu laktik aside dönüştürüyor. Laktik asit ise bir artık ürün ve bedeni yoran bir madde, asit/baz oranında veya pH düzeyinde bir dengesizliğe neden oluyor. Bedenin asitlilik derecesi yükseldikçe, hücrelerin oksijen kullanmaları daha da zorlaşıyor. Ve kanserli tümörler, sağlıklı insan hücrelerine oranla tam 10 kez daha fazla laktik asit içerebiliyor.Yine aynı oksijen yetersizliği teorisine göre kanser hücreleri, oksijenden zengin bir ortamda varlıklarını sürdüremediğinden, yeterli oksijen sağlanırsa, bu cinnet halindeki glikoz fermantasyonun durduğu,tümör dokusunun beslenmesinin bozulduğu ve tümör hücrelerinin öldüğü tespit edilmiştir.
Son yüzyılda kanser oranlarındaki müthiş artışın olası bir nedeni, Dr. Warburg’un teorisine göre, kent havasında gittikçe düşen oksijen ve yükselen karbonmonoksit düzeyi olabilir. Karbonmonoksidin (CO) hemoglobin’e (hücrelere oksijeni taşıyan madde) olan yakınlığı, oksijeninkinden daha fazla. Bu yüzden de içimize karbondioksit çektiğimizde, hemoglobinimiz daha çok CO ve daha az oksijenle bağlanıyor. Yine aynı oksijen yetersizliği teorisine göre kanser hücreleri, oksijenden zengin bir ortamda varlıklarını sürdüremiyor. Bu yüzden de, eğer yeterli oksijen sağlanırsa, bu cinnet halindeki glikoz fermantasyonu duruyor.
Oksijen eksikliğinde kanser yayılır. Oksijen eksikliği, kanserin yayılmasını da kolaylaştırıyor. İsveçli bilim adamları, oksijen eksikliğinin, kanserli hücrelerin primer (ana–kaynak) tümörden ayrılıp başka yerlere yerleşmesine neden olduğunu tespit ettiler. Kanda, hücrelerde ve dokularda oksijen eksikliğine bağlı gelişen fonksiyon bozukluğu olarak bilinen hipoksi durumunda, CXCR4 geninin aktif hale geldiğini saptadılar. Bu genin aktif hale gelmesinin, kanserli hücrelerin başka organları gitmesini kolaylaştırdığını belirleyen bilim adamları, hücrelerin primer tümördeki oksijen eksikliğinde agresifleşerek başka bir yere yayıldığını kaydetmişlerdir.
İnsanlar, birçok nedenden dolayı oksijen yetersizliği çekebiliyor, örneğin uzun süre hava kirliliğine maruz kalma, canlılıklarını yitirmiş gıdalar (fazla pişirilmiş, işlem görmüş, konserve gıdalarda oksijen tükenmiştir), derin nefes alamamak ve yetersiz egzersiz gibi…




Kabin havasındaki tehlike


 Negatif iyonlara ihtiyaç duyulan diğer bir alanda kapalı ortamlardır. Bunlar arabalar uçaklar iş makinaları kule vinçleri tren ve benzeri toplu taım araçlarını kullanan vatmanlar,şöförler,pilotlar operatörler ve benzerleri için çok gerekli. Fakat bu vasıtalarla taşınan insanlarında soluduğu hava negatif iyonca fakir pozitif iyonca zengin kirli bir havadır. Havanın oksijence zengin olması değil elektrik enrji yükleri açısından dengeli ve negatif iyonca zengin kısma kaymış bir oranda olmalı. Bu sorunları yaşadığımız yerlerden biri uçaklardır. Fakat bunlardan çoğumuz haberdar değiliz ve iyileşmesi içinde çalışan çok az bir kesim var.Toplum bundan habersiz.Bu konuda bilgi verme zorundayım.

Kabin Havası Sendromu diye bir sorunumuz var.


Kabin havasındaki tehlike


Zaman zaman uçuş sırasında yolcu kabini veya kokpitteki hava kalitesinin nefes almayı neredeyse imkansız hale getirecek kadar kötüleşebildiği yıllardır biliniyor. Ancak bu problem havayolu firmalarının imajını zedeleyeceği endişesiyle pek sık dile getirilmiyor.
Yaklaşık elli yıldan bu yana yolcu uçaklarında kabin ve kokpite “tekrar dolaşım sistemi” adı verilen bir sistemle temiz hava sağlanıyor. Sistemin kullanım amacı motordan alınan besleme havasını azaltarak yakıt tasarrufu sağlamak. Tekrar dolaşım sistemi kabinden aldığı havayı iklimlendirme paketlerinden gelen taze havayla belirli oranda karıştırarak dağıtım sistemine geri veriyor. Kabinden gelen hava, taze havayla karıştırılmadan önce HEPA filtrelerden geçirilerek temizleniyor.

Bu aslında etkinliği ispatlanmış ve hesaplı bir sistem. Elbette uçakların düzenli olarak bakım ve kontrollerinin yapıldığı, uçak motor ve sistemlerinde herhangi bir yağ sızıntısı veya kaçak olmadığı takdirde. Aksi halde türbinden sızıp buharlaşan motor yağının az miktarda da olsa havalandırma sistemine karışması, kokpit ve kabinde hissedilir hale gelmesi mümkün.

DURUM BU KADAR CİDDİ Mİ?

Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı(EASA) eldeki güncel verilere bakıldığında konuyla ilgili hukuki bir yaptırım gerekmediğini vurguluyor. Bağımsız Kabin Görevlileri Organizasyonu’nun (UFO) bu konudaki görüşü ise çok farklı. Organizasyon her ay kendilerine kalkış ve iniş sırasında kokudan şikâyetçi olan meslektaşlarından yaklaşık 20 başvuru yapıldığını kaydediyor.

Organizasyonun temsilcilerinden Andreas Sitek "Çok şiddetli baş ağrısı, solunum yollarında tahriş… Bazı meslektaşlarımız mide bulantısından şikâyet ediyor. Bu gibi vakaların ardından uyku sorunlarından ve kas titremelerinden şikâyetçi olan meslektaşlarımız da var" açıklamasını yapıyor.

Sitek, Alman havayolu firmalarından kirli kabin havası nedeniyle kendilerine yaklaşık 30 uzun vadeli sağlık problemi bildirildiğini kaydediyor.

Kabin havanız kaliteli olsun
Masmavi bir gökyüzünde pamuk tarlasını andıran bulutların üzerinde binlerce metre yükseklikte seyahat ediyorsunuz. Rahat koltuğunuza yaslanmış uçuşun keyfini çıkartıyorsunuz...
Dışarıdaki sıcaklığın ve basıncın ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Sıcaklık aslında soğukluk demek gerekiyor tam eksi 56 derece. Basınç ise insan vücudunun yaşayamayacağı bir oranda. İşte kabindeki konforu size havalandırma ve basınç sistemi sunuyor.
Günümüzde havayollarının çoğu yeni ve iyi uçaklarla uçuyor. Kalite farklılıklarını sundukları iyi hizmet belirliyor. Kabin havasının kalitesi de bu hizmetin önemli göstergesi. Aşırı sıcak veya soğuk, kuru karbondioksit oranı yüksek bir hava yolcuyu çileden çıkarıyor, uçuşunu işkence haline getiriyor. Bu durumda ne servis kalitesinin ne de yemeklerin mükemmelliği yolcuyu ilgilendiriyor. Yolcu kabinde öncelikle temiz ve kaliteli hava solumak istiyor.
HAVALANDIRMA SİSTEMİ
Kabindeki konforu sunan havalandırma sistemleri uçak motoru yardımıyla çalışıyor. Motorlar tarafından emilen havanın önemli kısmı özel yanma odalarında yakılarak motordan güç elde ediliyor. Diğer kısmı ise havalandırma sistemine gidiyor. Uçaktaki klima sistemine gelen hava kabin içine verilecek sıcaklığa göre ayarlanıyor. Ayrıca basınçlandırılıyor. Basınçsız havanın solunması imkansız. Ancak kabin basıncı deniz seviyesi ile aynı değil. Uçulan irtifaya bağlı olarak kabin içindeki basınç 2 bin 600 metrelik yüksekliğe eşit. Yani nefes alırken kendinizi yüksek rakımlı bir yerdeymiş gibi hissediyorsunuz. 
Kabin basıncını deniz seviyesinde tutmak çok pahalı bir iş. Bu nedenle uçak 10-13 bin metre yüksekte uçarken kabin basıncı 2 bin 600 metrede tutuluyor. Kabin basıncının sıfırlandığı tek uçak ise sesten iki kat daha hızlı uçabilen Concorde.
Havanın normalleştirme işlemi tamamlandıktan sonra kabinin üst tarafında bulunan başüstü bagaj bölümlerinin üzerinden temiz hava uçak içine yayılıyor. Yolcunun hemen başının üzerinde lambaların yanında da havalandırma valfleri var. Yolcu isterse bunları açıp kapatabiliyor. Daha fazla hava akışını sağlayabiliyor. Ya da serinlemek için bir mini özel klima gibi bunu kullanıyor. Genellikle bu valfler çevrilerek açılıp kısılabiliyor.
Yukardan verilen hava tüm kabini dolaştıktan sonra alt kısımdan tekrar içeri alınıyor ve temizlenmek üzere havalandırma sistemine geri gidiyor. Kabin içindeki havanın tümü temiz hava değil. Bu havanın bir kısmını dışardan alınan, bir kısmını da içerde solunduktan sonra kirlenen ve sistem tarafından tekrar temizlenen havadan oluşuyor.


Uçak tiplerine bağlı olarak havalandırma sistemlerinin kontrolleri kokpitten veya kabinin ön kısmındaki panodan yapılıyor. Uçuşta yolcular çok fazla su istiyorlarsa, kabin havasının sıcaklığını değiştirmeleri için kabin memurları pilotları uyarıyor. Kokpit yani pilotların bulundukları yer ise ısı açısından izole edilmiş bir alan. Bazen stres veya kokpitteki aletlerle sürekli haşır neşir olmaları pilotların sıcaklık veya soğukluğu yanlış algılamalarına da neden oluyor.
ÖZEL FİLTRELER
Gerek temiz hava, gerekse de yeniden temizlenen hava özel filtrelerden süzülerek kabine veriliyor. Bu filtrelerin imalatı çok büyük hassaslık gerektiriyor. Çünkü filtrelerin gözle görülmeyecek kadar küçük, havada uçan zehirli parçacıklar ya da virüs gibi zararlıları yakalaması gerekiyor. Filtrelerin içinde özel tasarlanmış yollar bulunuyor. Bilgisayarda tasarlanan özel çıkıntılar ve eğimler verilen bu yollarda en küçük parçacıkların bile yakalanmasına imkan veriliyor. Filtrelerin içi mikro cam fiberinden imal ediliyor. Hava filtrelerinin belirli aralıklarla gözden geçirilmesi gerekiyor. Çünkü filter içinde tutulan virüs ve zararlı maddeler bir süre sonra havalandırma sistemini mikrop yuvası haline getirebiliyor.
Gerek uçaklarda gerekse de klima kullanan bina veya otomobillerde havalandırmadan yayılan bir çok hastalık bulunuyor. Ancak ilginç nokta var ki her ne kadar havalandırma sisteminin çalıştığı yerde sigara içildiğinde bu filtrelere koku sinse de nikotinin zararlı virüsleri öldürmesi gibi bir özelliği de bulunuyor.
Motordan alınan temiz havanın yanı sıra içerideki hava emilerek temizleniyor. Özel filtrelerden geçirilen ve ısısı tekrar ayarlanan hava kabine veriliyor. Çoğu zaman da gürültü bu konuda kopuyor. Bazen imalatçı şirketler kabinde yeniden temizlenmiş hava oranının yükseltilerek uçuş maliyetlerinin azaltılmasını istiyorlar. Yeniden temizlenmiş hava oranının yükseltilmesi demek motordan daha az havanın gelmesi anlamına geliyor. Böylece motor yakıt tasarrufu yapıyor. Ancak öneriye Uluslararası Kabin Memurları ve Havayolu Pilotları Dernekleri karşı çıkıyor.
HAVANIN STANDARTI
Gerek Amerikalı gerekse de Avrupalı sivil havacılık otoriteleri tarafından kabindeki temiz hava oranları belirlenmiş. Yolcu uçakları imal edilip sertifike edilmeden önce bu oranlar üzerinde titizlikle duruluyor. Avrupa Birleşik Havacılık Kuralları JAR'a göre uçakta dakikada yolcu başına 10 feet küp temiz hava gelmesi gerekiyor. Havacılıkta bu ölçüye 'cfm' adı veriliyor. Uçağın uçuş yüksekliği arttıkça kabindeki temiz hava oranı da artması gerekiyor. Ayrıca her uçak için metreküpe düşen virüs veya yabancı madde oranları da sık sık ölçülüyor. Havacılık otoritelerinin bu konuda sıkı kuralları var.
Örneğin bir A340 veya tek koridoru A320 uçaklarında metre küpe düşen virüs veya zararlı adeti 28. Daha eski nesil olan A310 uçaklarında bu rakam 76. Ancak Amerikan hastane standartlarına göre metre küpteki zararlı sayısı ameliyathanede en az 50, acil bakım ünitelerinde en az 150 olmak zorunda. Yani kabinler çoğu zaman hastanelerden bile daha sağlıklı.
TASARRUF İÇİN TEMİZ HAVA ÇALIYORLAR
Dev uçak üreticisi Boeing'in uçaklarda yakıt tasarrufu için temiz hava oranını yarı yarıya azaltmak amacıyla çalışmalar yapması İngiliz Havayolları Pilotlar Derneği'ni ayağa kaldırdı. Yolculara verilen temiz havanın azaltılmamasını isteyen dernek, bunun çeşitli sağlık sorunlarına neden olabileceğini açıkladı.
Amerikan Sivil Havacılık Otoritesi FAA ile görüşmeler yapan Boeing, 747 uçaklarında yolcu başına düşen temiz hava oranını yarı yarıya azaltmayı planlıyor. Bu işlem her yıl önemli miktarda yakıt tasarrufu sağlayacak.
Boeing yetkilileri, uçağın içine konulacak yeni havalandırma sistemi ile havanın daha verimli temizlenebileceğini belirtiyor. Bir 747 uçuşunda pilotlar havanın yarısını azaltıyorlar.
Normalde 1996'da kabul edilen FAA kurallarına göre dakikada yolcu başına düşen temiz hava oranı 10 cfm. Boeing bu miktarı dakikada 5 cfm temiz havaya indirmeyi planlıyor. Geri kalan 5 birim ise tekrar temizlenen havayla karşılanacak.
Amerikan Havalandırma Mühendisleri Birliği de yolcu başına dakikada düşen hava hacminin 15 cfm'ye çıkartılmasını istedi. Bunun en az 5 cfm'sinin dışarıdan alınan temiz hava olması şart koşuldu.
HAVALANDIRMADAN DUMAN ÇIKIYOR
Bazen uçakta başüstü bagaj bölmelerinin üzerinde yer alan havalandırma deliklerinden duman daha doğrusu su buharı çıktığını görürseniz sakın endişelenmeyin. Bunun nedeni motordan gelen soğuk havanın kabindeki sıcak havayla buluştuğu anda buhar oluşması. Kabin soğuyuncaya kadar bu devam eder. Kabin soğuduktan sonra duman kesilir. Bu durum genellikle eski nesil yolcu uçaklarında görülür. Yeni nesil uçaklarda ise havalandırma sisteminde bunu önleyecek özel sistemler var.

SICAKLIK HATALARI ARTIRIYOR
Havayolu Pilotlar Derneği (ALPA) tarafından yapılan araştırmalara göre artan sıcaklık pilotların daha fazla hata yapmasına neden oluyor. İnsandaki deri ısısı 2 derece arttığında vücut ısısı 1 derece yükseliyor. Hata oranı ise yüzde 3 artıyor. Deri ısısı 6 derece yükseldiğinde vücut ısısı 1.2 derece artıyor. Hata oranı ise yüzde 25'e çıkıyor. Konforun lüks olmadığını belirten dernek, yüksek tempoda ve çok dikkat gerektiren bir iş olan pilotlukta havalandırma sistemlerinin önemine dikkat çekiyor.


10 Nisan 2015 Cuma

Cancer Cure


Cancer CureNobel ödüllü Otto Warburg: Kanser Kürü


Salı, Ocak 25, 2011


Ben elini tutarken SparkFriends ve benim blog biliyorum düzenli okuyucuları olarak, ablam, bir darülaceze Ara 2, 2010 tarihinde kanserli onu savaşı kaybetti. O sadece 51, ve 12 yaşındaki oğlu, bir 11 yaşındaki kızı, kocası ve diğer aile geride bıraktı.

Kimya doktora ve tıpta ikinci bir doktora ile Otto Heinrich Warburg, bir fizyolog ve Freiburg, Baden, Almanya'da 1883 yılında doğan biyokimyacı kaydetti. Dr Warburg 1931 yılında Fizyoloji ve Tıp Nobel Ödülü kazandı ve 1970 yılında Berlin'de öldü. O organik yeme inanıyordu.

Dr Warburg kanser hücresel düzeyde oksijen yetersizliği nedeniyle zayıflamış hücrenin solunum neden olduğu buluşu için Nobel ödülü, ve ispat kanser koşulları veya asidik, (oksijensiz) anaerobik büyür edildi. Diğer bir deyişle, kanser için ana nedeni, insan vücudunun asit olup. Nobel Ödülü kazanan çalışmada, Dr Warburg kanser hücresinin çevre resimli. Warburg göre, hasarlı hücre solunum hücresel düzeyde düşük pH (asitlik) ile sonuçlanan, fermantasyon neden olur. Warburg kanser hücrelerinin iç ortamın pH oksijen ilişkisi hakkında yazdı. Fermantasyon kanser hücrelerinin önemli bir metabolik yolun olduğu için, Warburg kanser hücrelerinin laktik asit üretimi ve yüksek CO2 bağlı 6.0 gibi düşük bir pH değeri daha düşük, bakımı bildirdi. HE KANSER 7.36 VE VÜCUT ALKALİNİTE BÜYÜMEYE NOR GELİŞTİRMEK CAN kanıtlamıştır. O sıkıca pH ve oksijen arasında doğrudan bir ilişki olduğunu inanıyordu. Düşük pH oksijen anlamına gelir iken daha düşük konsantrasyonlarda daha yüksek bir pH oksijen moleküllerinin yüksek bir konsantrasyon anlamına gelmektedir. Artık enerji içine glikoz dönüştürmek için oksijen alabilir zaman normal sağlıklı hücre olumsuz bir değişiklik uğrar. Oksijen yokluğunda, hücre fermantasyon sürecinde glikoz dönüştürerek kendisini besleyen bir asli beslenme programına geri döner. Fermantasyonu ile üretilen laktik asit hücresi pH (asit / alkali denge) düşürür ve hücre bölünmesini kontrol etmek için, DNA ve RNA yeteneğini yok eder. Kanser hücreleri daha sonra çoğalmaya başlar. Bu hücre enzimleri yok gibi laktik asit aynı anda şiddetli lokal ağrı neden olur. Kanser ölü hücrelerin bir çekirdek ile, hızla büyüyen dış hücre kaplama olarak görünür.

Bu yüzden 1931 yılından bu yana kanıtlanmış nedeni, önleme ve kanser tedavisi tanıyoruz.

Bu Dr Warburg ikinci bir Nobel ödülü kazandı ama o Yahudi ve Hitler kazandıktan onu engelledi çünkü almak mümkün oldu söyleniyor, Nobel Ödülü yetkililerinin ancak bu inkar. Gerekçe Hitler'in kabul edilen tüm Nobel Ödülleri engel olmasıydı; Dr Warburg en laboratuvarda ancak birkaç bilim adamları verildi ve Nobel Ödülü aldım. Bence bu Dr Warburg en az iki Nobel Ödülleri kazandı benim için açık.

Dr Otto Warburg onun en ünlü bir konuşmasında bitmiş, aşağıdaki deyimi ile "Kanser Başbakan Neden ve Önleme",: "... kimse bugün bir kendi ana neden ne kanser ve bilmiyor söyleyebiliriz. Aksine, olan ana nedeni iyi bilinen bir hastalık bugün cehalet artık bir önleme hakkında daha fazla yapamazsınız bir bahane, böylece var. "

Yağlar kilo için ana katkı olması göz önüne alındığında büyük karışıklığa yol açar ve bu kadar çok kilolu insanların kilo kaybetme başarılı değil açıklıyor popüler bir yanılgıdır. Birçok kişi çoğunlukla yüksek asidik düzeyi nedeniyle yağ açısından zengin, ama çünkü sadece peynir yeme kilo olabileceğini öğrenmek için şok olur. Yüksek pH aside yanıt olarak, vücut asit depolamak için yağ hücreleri oluşturur. Badem% 70 yağ ve domuz eti sadece% 58 vardır. Badem alkali şekillendirme, +3 Ancak, domuz, yüksek asit değerlerine, -38 birine sahiptir. Salatalık ve karpuz bu yüzden sığır eti yeme asidik etkisini nötralize olabilir alkalize vardır. Vücudun alkalize için gıda yeteneğini gösteren, tüm gıdaların pH endeksi bilmek çok önemli olmasının nedeni budur. PH Gıda Endeksleri için referans bağlantıları bakın.

Sözde "kötü" kolesterol, lipoprotein (LDL) toksinler bağlamak ve bazı gıda gelen asidik atık devre dışı bırakmak, damar sertliği (3) neden değil amacıyla kendi karaciğer tarafından yapılır.

Gıda, stres, ruh hali, ve müzik tüm pH dengesini değiştirebilir. Uyarıcı şey vücudumuzda asidik kalıntı bırakabilir, sakinleştirici ve rahatlatıcı her türlü faaliyet bizi daha alkali yapabilir. Dr Coldwell kanserlerinin 80 +% tarafından başlatılan ya da bize asidik yapar bizim pH dengesini, değiştirir STRES, kaynaklanır inanıyor.

Sağlıklı yemek ve kilo vermek ve kanser önlemek için alkali kalmak için çalışıyoruz insanlar arasında karışıklık diyet pH dengesini sonuçları hakkında eğitim eksikliği. Turnusol kağıdı ile pH test edin ve size sağlıklı alkali olacak yeşil yapraklı sebzeler (lahana, karalahana, pazı, vb) yemek günlerde keşfedeceksiniz; günlerde Eğer alkali olmayacak değil, bile 'çiğ yeme yeniden.Burada kullandığınız pH test şeridi kağıt:
www.swansonvitamins.com/
TRM009/ItemDetail? N = 0


Kanser bir dayanak elde edildikten sonra, bazik bir hücresel pH seviyesi, ne de yüksek oksijenli hücrelerin varlığında varlığında iyi hayatta etmez. Nobel ödüllü Otto Warburg keşfettiği gibi, düşük hücresel oksijen kanser için birincil nedensel faktördür. Belki de adı, Dr Joanna Budwig, veya, Budwig Protokol duydunuz? 2003 yılında vefat Almanya Dr Johanna Budwig, 1951 yılında Dr Warburg en bizimki oldu. O Dr Warburg çalışmaları devam YER ALMAK OKSİJEN UYGUN CEP KULLANIM İÇİN İÇİN, BİZİM DİYETLER DOYMAMIŞ YAĞ ASİTLERİ YETERLİ MİKTARDA SAHİPTİR ZORUNLU bulundu. 50 yıllık bir dönemde, Johanna Budwig 4500 hasta ile Almanya'da bir TIBBEN belgelenmiş% 90 artı kanser tedavi oranı vardı. O protokolü ile tedavi bazı kanser kurbanlarının terminali kabul edildi. Budwig Protokolü hakkında daha fazla bilgi ile ilgilenen varsa referans aşağıdaki bağlantıyı 5. bakın.